Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla
ışıkta yasamayı öğrendim. Karanlığı
gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa
uğurladım sevdiklerimi. .. Ağladım. * * *
Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatin
bitm...eye başladığı an olduğunu; Aradaki
bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim. * * * Zamanı öğrendim. Yarıştım
onunla... Zamanla yarışılmayacağını, zamanla
barışılacağını, zamanla öğrendim... * * *
İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde
iyiler ve kötüler olduğunu... Sonra da her
insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu
öğrendim. * * * Sevmeyi öğrendim. Sonra
güvenmeyi... Sonra da güvenin sevgiden daha
kalıcı olduğunu, Sevginin güvenin sağlam
zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. * * *
İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir
ruh bulunduğunu. .. Sonra da ruhun aslında tenin
üstünde olduğunu öğrendim. * * * Evreni
öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın
yollarını öğrendim. Sonunda evreni
aydınlatabilmek için önce çevreni
aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim. * * *
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin
bolca üretilmesi gerektiğini... Sonra da ekmeği
hakça üleşmenin, Bolca üretmek kadar önemli
olduğunu öğrendim. * * * Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra... Ve bir süre
sonra yazı, kendimi öğretti bana... * * *
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi... * * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim
genç yasta... Sonra kalabalıklarla birlikte
yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da
asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması
gerektiğine aydım. * * * Düşünmeyi
öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi
öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin
kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu
öğrendim. * * * Namusun önemini öğrendim
evde... Sonra yoksundan namus beklemenin
namussuzluk olduğunu; Gerçek namusun, günah
elinin altındayken, günaha el sür***k
olduğunu öğrendim. * * * Gerçeği öğrendim
bir gün... Ve gerçeğin acı olduğunu... Sonra
dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
lezzet kattığını öğrendim. * * * Her
canlının ölümü tadacağını,***a sadece
bazılarının hayati tadacağını öğrendim.
**** **** Ben dostlarımı ne kalbimle nede
aklımla severim. Olur ya... Kalp durur... Akıl
unutur... Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne
durur, ne de unutur...
Yılmaz Bıyık
14 Kasim 2010 Pazar, 04:36
Artık kimseyi umursamıyorum sadece gülüyorum
içimden. Çevremdeki insanlardan değil, İnsan
gibi görünen varlıkların yüzünden
Yılmaz Bıyık
14 Kasim 2010 Pazar, 04:37
Simite gevrek deriz biz... Çekirdeğe çiğdem.
Kordon elektrik aleti değildir. Kumru da kuş
değildir bizim için... Yengen’i yeriz. Sen
sigorta dersin... Biz asfalya deriz. Uzatmayız...
Gidiyom geliyom deriz. Domates dediğin, domat
işte. Evimi...z isterse 800 metrekare olsun,
balkonda otururuz. Hıdrellez filan gibi
mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda
içeriz. Bi oturuşta 60’ar 80’er midye yeriz,
istifno severiz, cibez’e bayılırız; gece 3-4
gibi boyoz’a dalmazsak, kan şekerimiz düşer!
Boş lafa karnımız toktur bu arada,
tırışkadan teyyare gibi atasözlerimiz
vardır... Paraşüt kulesinden atlamayana kız
vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha...
Canı çekerse, o seni tavlar! Liseye giden
kızının erkek arkadaşının olması kasmaz
babaları; kendilerinin de kız arkadaşı vardı
lisede... Bak iddia ediyorum, okey şampiyonası
düzenlense, İzmirli kadınlar alır kupayı...
Erkekleriyle kahveye giderler çünkü...
Şaşırdın di mi? Al buna da şaşır, nargile
içerler... Askılı giyerler, şortla gezerler,
öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan
yersin... Gönül Yazar’ız, Sezen Aksu’yuz;
bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı
deprem sanırdın kantosuna, Karantinalı
Despina’yız... Sensin Varoş! Biz tenekeli
mahallede bile el ele gezeriz. Erkeklerimiz de
fena değildir hani... Detaya girmeyeyim, Ayhan
Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli mesela, bi
fikir verir sana... Ertuğrul Özkök’ün
kırdığı cevizleri okuyoruz; eşi kafasına
ütü atmış... Ayıptır söylemesi, Mahsun
Kırmızıgül’le Alişan’ı ayırt edemeyiz
biz. Gülümseriz. Enginarın başkentidir;
İzmirlidir incir. Kazandibi hemşeri... 78
çeşit köftemiz olduğu için,
McDonald’s’ın bunalıma girdiği tek
şehirdir... Zeytinyağı severiz, dünyanın en
boktan durumuna bile düşsek, zeytinyağı gibi
üste çıkmayı daha çok severiz... Sana ne
birader, keyfimizin káhyasıyız, yazlıklara
gitmek için 8 şeritli otoyol yaptık;
Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Karaburun,
Çeşme, öbür tarafta Dikili, Foça,
çipurayız... Pak Bahadur’u özleriz... Durup
dururken faytona bineriz, bi yere gitmeyiz
aslında, öööle turlarız... Hava güzel,
daralırız, okulu ekeriz. Mezun olduktan sonra
öğretmeniyle kadeh tokuşturmayan öğrenciyi
zor bulursun İzmir’de. Siz sembol diyorsunuz
ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı
bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip
kafasını kaldırmaz, birbirine sorar saati!
Rahatızdır... Çocukları Kemeraltı’da
kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan
biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı
Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp zırlamak bi
yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için
ayrılmak istemez karakoldan, iyi mi... Aceleye
gelemeyiz! Bir sene önceden duyurmaya başla, de
ki, 22 Ağustos saat 20’de tiyatro başlıyor...
20.30’da geliriz... Sanatçılar da İzmirliyse,
tiyatro zaten 21’de filan başlar... Uçak 6
saat rötar yapsın, istifimizi bozmayız, bizim
için ekstra bira içme vesilesidir bu... Kuyruk
olmaz, çünkü kuyruk varsa, İzmirli ***ılır,
gider. Pratiktir... 201 sokağı bulduysan,
yanındaki 202’dir. Tek tek isim vermeye
üşeniriz. 35’imiz var. 35 buçuğumuz da var.
34 plaka gördük mü, kapışırız... Arkadan
sirenleriyle isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana
mı sordu, tarladan gitsin, makam arabasına yol
vermeyiz. Özetle, arızayız! Erkek çocuklarına
en çok "Efe" adı konulan şehirdir
orası... Zeybek duyduğumuzda, içimiz cız eder,
kalkar oynarız. Hasan Tahsin orada, Kubilay
orada, Latife Hanım orada, Zübeyde Hanım bize
emanet, bize... Mustafa Kemal de, ağlar
kadınlarımız... Sokak sokak, bulvar bulvar,
Milli Mücadele Müzesi’dir... İstanbul’daki
gibi Birinci Ahmet Çeşmesi falan yoktur orada...
Ankara’daki gibi Cinnah Caddesi, Arjantin
Caddesi de bulamazsın pek... Recep Tayyip
Erdoğan Kavşağı’nı teklif etmez hiç kimse.
Sévda Yılmaz
14 Kasim 2010 Pazar, 04:37
ÇOK HARİKA 1 PARÇAA :)
Yılmaz Bıyık
14 Kasim 2010 Pazar, 04:37
Dar görüşlü insanlar, ağzı dar şişelere
benzerler, ikisi de içindekileri boşaltınca
çok gürültü yaparlar
Murat Varlı
14 Kasim 2010 Pazar, 04:41
bu saatte sana ne oldu da bu kadar huzunlendrıon
mılletı kardesss???
Yorumlar
Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla
ışıkta yasamayı öğrendim. Karanlığı
gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa
uğurladım sevdiklerimi. .. Ağladım. * * *
Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatin
bitm...eye başladığı an olduğunu; Aradaki
bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim. * * * Zamanı öğrendim. Yarıştım
onunla... Zamanla yarışılmayacağını, zamanla
barışılacağını, zamanla öğrendim... * * *
İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde
iyiler ve kötüler olduğunu... Sonra da her
insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu
öğrendim. * * * Sevmeyi öğrendim. Sonra
güvenmeyi... Sonra da güvenin sevgiden daha
kalıcı olduğunu, Sevginin güvenin sağlam
zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. * * *
İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir
ruh bulunduğunu. .. Sonra da ruhun aslında tenin
üstünde olduğunu öğrendim. * * * Evreni
öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın
yollarını öğrendim. Sonunda evreni
aydınlatabilmek için önce çevreni
aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim. * * *
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin
bolca üretilmesi gerektiğini... Sonra da ekmeği
hakça üleşmenin, Bolca üretmek kadar önemli
olduğunu öğrendim. * * * Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra... Ve bir süre
sonra yazı, kendimi öğretti bana... * * *
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi... * * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim
genç yasta... Sonra kalabalıklarla birlikte
yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da
asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması
gerektiğine aydım. * * * Düşünmeyi
öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi
öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin
kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu
öğrendim. * * * Namusun önemini öğrendim
evde... Sonra yoksundan namus beklemenin
namussuzluk olduğunu; Gerçek namusun, günah
elinin altındayken, günaha el sür***k
olduğunu öğrendim. * * * Gerçeği öğrendim
bir gün... Ve gerçeğin acı olduğunu... Sonra
dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
lezzet kattığını öğrendim. * * * Her
canlının ölümü tadacağını,***a sadece
bazılarının hayati tadacağını öğrendim.
**** **** Ben dostlarımı ne kalbimle nede
aklımla severim. Olur ya... Kalp durur... Akıl
unutur... Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne
durur, ne de unutur...
içimden. Çevremdeki insanlardan değil, İnsan
gibi görünen varlıkların yüzünden
Kordon elektrik aleti değildir. Kumru da kuş
değildir bizim için... Yengen’i yeriz. Sen
sigorta dersin... Biz asfalya deriz. Uzatmayız...
Gidiyom geliyom deriz. Domates dediğin, domat
işte. Evimi...z isterse 800 metrekare olsun,
balkonda otururuz. Hıdrellez filan gibi
mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda
içeriz. Bi oturuşta 60’ar 80’er midye yeriz,
istifno severiz, cibez’e bayılırız; gece 3-4
gibi boyoz’a dalmazsak, kan şekerimiz düşer!
Boş lafa karnımız toktur bu arada,
tırışkadan teyyare gibi atasözlerimiz
vardır... Paraşüt kulesinden atlamayana kız
vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha...
Canı çekerse, o seni tavlar! Liseye giden
kızının erkek arkadaşının olması kasmaz
babaları; kendilerinin de kız arkadaşı vardı
lisede... Bak iddia ediyorum, okey şampiyonası
düzenlense, İzmirli kadınlar alır kupayı...
Erkekleriyle kahveye giderler çünkü...
Şaşırdın di mi? Al buna da şaşır, nargile
içerler... Askılı giyerler, şortla gezerler,
öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan
yersin... Gönül Yazar’ız, Sezen Aksu’yuz;
bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı
deprem sanırdın kantosuna, Karantinalı
Despina’yız... Sensin Varoş! Biz tenekeli
mahallede bile el ele gezeriz. Erkeklerimiz de
fena değildir hani... Detaya girmeyeyim, Ayhan
Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli mesela, bi
fikir verir sana... Ertuğrul Özkök’ün
kırdığı cevizleri okuyoruz; eşi kafasına
ütü atmış... Ayıptır söylemesi, Mahsun
Kırmızıgül’le Alişan’ı ayırt edemeyiz
biz. Gülümseriz. Enginarın başkentidir;
İzmirlidir incir. Kazandibi hemşeri... 78
çeşit köftemiz olduğu için,
McDonald’s’ın bunalıma girdiği tek
şehirdir... Zeytinyağı severiz, dünyanın en
boktan durumuna bile düşsek, zeytinyağı gibi
üste çıkmayı daha çok severiz... Sana ne
birader, keyfimizin káhyasıyız, yazlıklara
gitmek için 8 şeritli otoyol yaptık;
Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Karaburun,
Çeşme, öbür tarafta Dikili, Foça,
çipurayız... Pak Bahadur’u özleriz... Durup
dururken faytona bineriz, bi yere gitmeyiz
aslında, öööle turlarız... Hava güzel,
daralırız, okulu ekeriz. Mezun olduktan sonra
öğretmeniyle kadeh tokuşturmayan öğrenciyi
zor bulursun İzmir’de. Siz sembol diyorsunuz
ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı
bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip
kafasını kaldırmaz, birbirine sorar saati!
Rahatızdır... Çocukları Kemeraltı’da
kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan
biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı
Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp zırlamak bi
yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için
ayrılmak istemez karakoldan, iyi mi... Aceleye
gelemeyiz! Bir sene önceden duyurmaya başla, de
ki, 22 Ağustos saat 20’de tiyatro başlıyor...
20.30’da geliriz... Sanatçılar da İzmirliyse,
tiyatro zaten 21’de filan başlar... Uçak 6
saat rötar yapsın, istifimizi bozmayız, bizim
için ekstra bira içme vesilesidir bu... Kuyruk
olmaz, çünkü kuyruk varsa, İzmirli ***ılır,
gider. Pratiktir... 201 sokağı bulduysan,
yanındaki 202’dir. Tek tek isim vermeye
üşeniriz. 35’imiz var. 35 buçuğumuz da var.
34 plaka gördük mü, kapışırız... Arkadan
sirenleriyle isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana
mı sordu, tarladan gitsin, makam arabasına yol
vermeyiz. Özetle, arızayız! Erkek çocuklarına
en çok "Efe" adı konulan şehirdir
orası... Zeybek duyduğumuzda, içimiz cız eder,
kalkar oynarız. Hasan Tahsin orada, Kubilay
orada, Latife Hanım orada, Zübeyde Hanım bize
emanet, bize... Mustafa Kemal de, ağlar
kadınlarımız... Sokak sokak, bulvar bulvar,
Milli Mücadele Müzesi’dir... İstanbul’daki
gibi Birinci Ahmet Çeşmesi falan yoktur orada...
Ankara’daki gibi Cinnah Caddesi, Arjantin
Caddesi de bulamazsın pek... Recep Tayyip
Erdoğan Kavşağı’nı teklif etmez hiç kimse.
benzerler, ikisi de içindekileri boşaltınca
çok gürültü yaparlar
mılletı kardesss???
hayatimMMMMMMMMMMMMMMMMMM:(:(
...
anlatılırki süpar parca