Kolları sım***ı dolanıyor belime. Tam bir
güven içinde kendisinin sahibinin kollarına
emanet eden bir kedi gibi mırıldanıyor.
Yüzünü boynuma gömüyor, ensemi yakan soluğu
sanki yeniden erkekliğimi veriyor bana. Gaza
basıyorum ilk motor kulla...ndığım günün
hevesiyle. “Sana geliyoruz yedi tepe, yol ver
bize,” diye sesleniyorum. Tarihi yarımadaya
çarpıp geri dönen sesim, sanki Istanbul’un
bütün zamanlarının içinden geçip yankı
veriyor bana. Kanatlanır gibi bir solukta
iniyoruz Kabataş’a, sahil boyu denizi
katediyoruz ilkin. Boğaz’ın suları, hem
denizimizmiş bizim, hem de iyi kalpli bir
arkadaşımızmış gibi… Istanbul’un bütün
rüzgarları yoldaşlık eder gibi aynı anda
esiyor önümüz ardımız yanımız sıra, lodos,
poyraz, karayel, keşişleme, iç içe geçmiş
mevsimler ve tarihler bir tek zamandan yapılma
som bir bütünlük içinde. “Sana her tepeden
bakmaya geliyoruz aziz İstanbul!” diyoruz.
“Biz İstanbulluyuz, iyi ki İstanbulsun, iyi ki
Istanbul’da yaşıyoruz!”Kız Kulesi’nden
kendisine adını veren efsanesini dinliyoruz
kulağımıza yapıştırdığımız bir deniz
kabuğundan, Çamlıca Tepesi’nde kaç
sevgilinin boynuna kollarını doladığı
ağaçlarla konuşuyoruz tek tek, gövdesine
kazılı adları arıyoruz geçmiş aşkların
soykütüğünde, adalara giden vapurlarda
tanışıp evlenen, ömür boyu mesut olan
insanları ziyaret ediyoruz bir gece yatısına
gittiğimiz evlerinde. Kızları Neveser bize
kahvelerimizi getirdiğinde öğreniyoruz
çocuklarına, tanıştıkları vapurun adını
verdiklerini. Şen gönüller yatağı Boğaziçi,
Aşıklar tepesi, aşk romanlarının arasında
unutulmuş kuru çiçekler gibi adsız sansız
nice gönül hikayesi ürperiyor mehtabını
denizde unutmuş geçmiş gecelerin üstünde.
Esma Sultan, sarayından erkekli kadınlı
aşıklarını veriyor denize tek tek, kimi diyor
hepsi gerçek, kimi diyor efsane.
Sarayburnu’ndan kendini denize atan ümitsiz
aşıkların, gözleri hala açık uyuduklarını
görüyoruz boğuldukları denizde, ya da
uçurumların unutamadıkları son sözleri
dinliyoruz yamaçların ezberinden. Adnan beylerin
yalısına yaklaşan kayığı görüyoruz geçen
yüzyılın kapısını açan bir romanın ilk
satırlarında, sonra yokuş yukarı vurup
Tepebaşı’na, Pera’ya, Beyoğlu’na
çıkıyoruz. Havagazı lambalarının
aydınlatmaya yetmediği solgun ışıklı ara
sokakların birinde Beyaz Rus bir kadın
sırtında tül incesi geceliğiyle çıplak ayak
koşuyor, ya sevgilisini öldürmüş bir otel
odasında, ya da öldürmeye yeminli aşığının
çektiği bıçaktan kaçıyor çığlık
çığlığa… Çekilmiş bıçak havada
kalmıyor, bıçakçı Petros yakalayıp
kabzasından bıçağı aşık olduğu Rum
çırağı öldürüyor bir hamam külhanında.
Biri ne zaman aşık olsa, bütün meyhanelerde
denizkızı Eftelya.Aşiyan’a çıkıyoruz,
Bebek sırtlarına; çayımızı yudumluyoruz
Emirgan’da Çınaraltı’nda, Eyüp’te
selvilerin gölgesinde dinlendiriyoruz kaç bin
yıldır hırpalanan ruhlarımızı, Yıldız
Parkı’na girip Fethi Paşa Korusu’ndan
çıkıyoruz kucağımızda erguvanlarla, kaç
İstanbul varsa İstinye, Tarabya, Beykoz,
Vaniköy, Kalamış’ta hepsini bir bir geziyor,
sonra birdenbire Bağdat Caddesi’ne iniyoruz son
hızla, altlarında, müziği sonuna dek
açtıkları son model arabalarıyla yarış yapan
çılgın gençlerin arasına karışıyoruz,
sabaha karşı kaseleri sıcak sıcak tüten bir
çorbacıda soluğu almadan önce…
Gör
Şermin Şentürk
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
şehr-i istanbul :)
Vildan Kılıç
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
oofff süper
Gönül Ezgi Bayburs
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
salkım salkımtan yelleri estiğinde mavi
patiskaları yırtan gemilerinlee...
Seda Kösehan
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
nasıl bir şehirsinnnn:)))alıp ***ürüyosun
insanı taaaaa derinlereee...
Zehra Karataş
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
temmuzda buluşmak dileğiyle canim istanbul
Ada Naz Fidanoğlu
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
çok güzeeeel heybe
Sema Vural
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
***an okullar kapanınca gelin, şimdi çok
kalabalık:)
Hüsna Öztürk
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 18
Süleymaniye'nin karşısında, tarihin
üstünde bağdaş kurmuş oturdum, tesbih
çekiyorum: seni seviyorum, seni seviyorum, seni
seviyorum... ...ah be istanbulum...
rahime hanım yarın sahilde sizin için simit
yiyeceğim.
Çiğdem Kaya
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 19
bende kavuşabilecekmiyim memleketime......
Tuğba Yılmaz
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 20
bende çok özledimmm.... 2 ay sonra ordayım
inşAllah... canm İstanbul ♥ :)
Derya Kolcu
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 20
öyle bi ***leketsinki seni tüketmek için
yapmadığımızı bırakmıyoruz ***a sen hala
güzel mağrur dimdik durmayı başarıyorsun
istanbul
Fatoş Şahin
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 21
canım istanbulum bnm....
Nail Tutya
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 21
ne güzel sölemiş, ikimizide taşır bu can.
Mihriban Akbalık
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 22
arkadaşlar istanbul göründüğü gibi sakin
değildir
Hulya Sucar
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 23
ah..istanbul ahhhh...
Arzu Çelebi
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 23
ne canlar yakar istanbul .....
Ümit Boztepe
10 Mayıs 2010 ve Pazartesi, 23
bu şehir için nelerden feragat ettim.***a
sonunda bu şehirdeyim. adına şiir yazılan iki
şehir var biri istanbul biri diyarbakır.
ikisindede senelerce kalıyorum..
Naide Dumlupınar
11 Mayıs 2010 Salı, 00:07
şimdi özlediğim şehirdeyim İSTANBUL...
Canan Yavuzşefik
11 Mayıs 2010 Salı, 00:16
ah be istanbul neriye gitsem olmuyor sensiz
olmuyor ..sen bi başkasın aşığım san be
istanbul kopamıyorum ..
Nikos Kazancakis
11 Mayıs 2010 Salı, 09:27
Sen bana yar olmasan da yine de şehr-i yarsın
sen ey ISTANBUL .....
Nesibe Çolak
11 Mayıs 2010 Salı, 09:42
Uzun zamandır bekliyordum bu paylaşımı.
Teşekkürler...
Barış Fertelli
11 Mayıs 2010 Salı, 11:45
özledik istanbul seni ve içinde sakladıgın
sevgili canlarımı
Hava Izci Ayten
11 Mayıs 2010 Salı, 12:56
yedi tepeli şehir istanbul..........
Nurcan Sari
11 Mayıs 2010 Salı, 15:52
istanbul türküyenin incisi
Nikos Kazancakis
11 Mayıs 2010 Salı, 17:16
halen gözümde başkentsin ey zişan-ı
ıstanbul
Fahri Can
21 Mayıs 2010 Cuma, 00:19
ahhhh ahhhhhhhhhhh.............
Mufide Erşen
30 Mayıs 2010 Pazar, 21:26
NE DİYEYİM BENDE BU KARMAKARIŞIK KENTİ
SEVİYORUM
Ilhan Tavusker
12 Haziran 2010 Cumartesi, 11:
Dünyanın en güzel şehri..yüreğinize
sağlık..çok teşekkür ederim.
Yorumlar
güven içinde kendisinin sahibinin kollarına
emanet eden bir kedi gibi mırıldanıyor.
Yüzünü boynuma gömüyor, ensemi yakan soluğu
sanki yeniden erkekliğimi veriyor bana. Gaza
basıyorum ilk motor kulla...ndığım günün
hevesiyle. “Sana geliyoruz yedi tepe, yol ver
bize,” diye sesleniyorum. Tarihi yarımadaya
çarpıp geri dönen sesim, sanki Istanbul’un
bütün zamanlarının içinden geçip yankı
veriyor bana. Kanatlanır gibi bir solukta
iniyoruz Kabataş’a, sahil boyu denizi
katediyoruz ilkin. Boğaz’ın suları, hem
denizimizmiş bizim, hem de iyi kalpli bir
arkadaşımızmış gibi… Istanbul’un bütün
rüzgarları yoldaşlık eder gibi aynı anda
esiyor önümüz ardımız yanımız sıra, lodos,
poyraz, karayel, keşişleme, iç içe geçmiş
mevsimler ve tarihler bir tek zamandan yapılma
som bir bütünlük içinde. “Sana her tepeden
bakmaya geliyoruz aziz İstanbul!” diyoruz.
“Biz İstanbulluyuz, iyi ki İstanbulsun, iyi ki
Istanbul’da yaşıyoruz!”Kız Kulesi’nden
kendisine adını veren efsanesini dinliyoruz
kulağımıza yapıştırdığımız bir deniz
kabuğundan, Çamlıca Tepesi’nde kaç
sevgilinin boynuna kollarını doladığı
ağaçlarla konuşuyoruz tek tek, gövdesine
kazılı adları arıyoruz geçmiş aşkların
soykütüğünde, adalara giden vapurlarda
tanışıp evlenen, ömür boyu mesut olan
insanları ziyaret ediyoruz bir gece yatısına
gittiğimiz evlerinde. Kızları Neveser bize
kahvelerimizi getirdiğinde öğreniyoruz
çocuklarına, tanıştıkları vapurun adını
verdiklerini. Şen gönüller yatağı Boğaziçi,
Aşıklar tepesi, aşk romanlarının arasında
unutulmuş kuru çiçekler gibi adsız sansız
nice gönül hikayesi ürperiyor mehtabını
denizde unutmuş geçmiş gecelerin üstünde.
Esma Sultan, sarayından erkekli kadınlı
aşıklarını veriyor denize tek tek, kimi diyor
hepsi gerçek, kimi diyor efsane.
Sarayburnu’ndan kendini denize atan ümitsiz
aşıkların, gözleri hala açık uyuduklarını
görüyoruz boğuldukları denizde, ya da
uçurumların unutamadıkları son sözleri
dinliyoruz yamaçların ezberinden. Adnan beylerin
yalısına yaklaşan kayığı görüyoruz geçen
yüzyılın kapısını açan bir romanın ilk
satırlarında, sonra yokuş yukarı vurup
Tepebaşı’na, Pera’ya, Beyoğlu’na
çıkıyoruz. Havagazı lambalarının
aydınlatmaya yetmediği solgun ışıklı ara
sokakların birinde Beyaz Rus bir kadın
sırtında tül incesi geceliğiyle çıplak ayak
koşuyor, ya sevgilisini öldürmüş bir otel
odasında, ya da öldürmeye yeminli aşığının
çektiği bıçaktan kaçıyor çığlık
çığlığa… Çekilmiş bıçak havada
kalmıyor, bıçakçı Petros yakalayıp
kabzasından bıçağı aşık olduğu Rum
çırağı öldürüyor bir hamam külhanında.
Biri ne zaman aşık olsa, bütün meyhanelerde
denizkızı Eftelya.Aşiyan’a çıkıyoruz,
Bebek sırtlarına; çayımızı yudumluyoruz
Emirgan’da Çınaraltı’nda, Eyüp’te
selvilerin gölgesinde dinlendiriyoruz kaç bin
yıldır hırpalanan ruhlarımızı, Yıldız
Parkı’na girip Fethi Paşa Korusu’ndan
çıkıyoruz kucağımızda erguvanlarla, kaç
İstanbul varsa İstinye, Tarabya, Beykoz,
Vaniköy, Kalamış’ta hepsini bir bir geziyor,
sonra birdenbire Bağdat Caddesi’ne iniyoruz son
hızla, altlarında, müziği sonuna dek
açtıkları son model arabalarıyla yarış yapan
çılgın gençlerin arasına karışıyoruz,
sabaha karşı kaseleri sıcak sıcak tüten bir
çorbacıda soluğu almadan önce… Gör
patiskaları yırtan gemilerinlee...
insanı taaaaa derinlereee...
kalabalık:)
üstünde bağdaş kurmuş oturdum, tesbih
çekiyorum: seni seviyorum, seni seviyorum, seni
seviyorum... ...ah be istanbulum...
simidi,beyoglundaki sampiyon kokerecci(kokoreci
sevmem midye dolmasinin hastasiyim)aciktim galiba
Harbiden ÖZLEDIM ISTANBULU .,Almanyada yök
yurdumun kokusu tadi
bilene''''!!!!!!
yiyeceğim.
inşAllah... canm İstanbul ♥ :)
yapmadığımızı bırakmıyoruz ***a sen hala
güzel mağrur dimdik durmayı başarıyorsun
istanbul
değildir
sonunda bu şehirdeyim. adına şiir yazılan iki
şehir var biri istanbul biri diyarbakır.
ikisindede senelerce kalıyorum..
olmuyor ..sen bi başkasın aşığım san be
istanbul kopamıyorum ..
sen ey ISTANBUL .....
Teşekkürler...
sevgili canlarımı
ıstanbul
SEVİYORUM
sağlık..çok teşekkür ederim.