Vatan çiftliklerinizse,kasalarınızın ve çek
defterlerinizin içindekilerse vatan,vatan, şose
boylarında gebermekse açlıktan,vatan, soğukta
it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa
yazın,fabrikalarınızda al kanımızı içmekse
vatan,...vatan tırnaklarıysa
ağalarınızın,vatan, mızraklı ilmühalse,
vatan, polis copuysa,ödeneklerinizse,
maaşlarınızsa vatan,vatan, Amerikan üsleri,
Amerikan bombası, Amerikan donanması
topuysa,vatan, kurtulmamaksa kokmuş
karanlığımızdan,ben vatan hainiyim.Yazın üç
sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla
:Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor
hâlâ. NAZIM HİKMET
Mustafa Koç
11 Aralık 2009 Cuma, 19:04
USTAYA SAYGIYLA...
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:08
İYİ AKŞAMLAR:))))))
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:13
HOŞGELDİN... Hoş geldin! Kesilmiş bir kol
gibi omuz başımızdaydı boşluğun... ...Hoş
geldin! Ayrılık uzun sürdü. Özledik.
Gözledik... Hoş geldin! Biz bıraktığın
gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta... Hoş geldin. Yerin
hazır. Hoş geldin. Dinleyip diyecek çok. Fakat
uzun söze vaktimiz yok. YÜRÜYELİM..... NAZIM
HİKMET
Çiğdem Çelik
11 Aralık 2009 Cuma, 19:15
yerin dolmaz NAZIM HİKMET
Mustafa Koç
11 Aralık 2009 Cuma, 19:17
Bencede yeri dolmaz
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:24
HOŞBULDMMM :)))
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:25
HOŞGELDİN KADINIM Hoş geldin kadınım benim
hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde
yıkasam ayacıklarını ...ne gül suyum ne
gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu
şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket
gibi yoksuldur odam. Hoş geldin kadınım benim
hoş geldin ayağını basdın odama kırk
yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın, avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık
oldu odam... Hoş geldin kadınım benim hoş
geldin. NAZIM HİKMET
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:26
SEVGİLİM YALAN SÖYLERSEM Sevgilim yalan
söylersem sanaKopsun ve mahrum kalsın dilimSeni
seviyorum demek bahtiyarlığından...Sevgilim
yalan yazarsam sanaKurusun ve mahrum kalsın
elimOkşayabilmek saadetinden seniSevgilim yalan
söylerse sana gözlerimİki nadim gözyaşı gibi
avuçlarıma aksınlarVe göremesinler seni bir
daha NAZIM HİKMET
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:28
:))))))))NASILSINİyi günlerimde çok eller
uzanır ellerime, ...Resmimi, suratımı baş
köşeye asarlar... Fakat demir kapıların her
kapanışında üzerime, Ardında taş duvarların
her kaldığım zaman, Ne arayan beni, ne soran...
Eeeehh, daha iyi be, bunun böyle olduğu...
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın.
İyi günlerimde benim unuttuğum insan eli
Nasılsın?... NAZIM HİKMET
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:30
YİNE SANA DAİR :)))))Sende; ben, kutba giden
bir geminin sergüzeştini,Sende; ben, kumarbaz
macerasını keşiflerin,Sende
uzaklığı,...Sende; ben, imkansızlığı
seviyorum.Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak
gözlerineVe kan ter içinde, aç ve öfkeli,Ve
bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.Sende,
ben, imkansızlığı seviyorum,Fakat asla
ümitsizliği değil...
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:34
SENİ DÜŞÜNMEK Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden ...En
güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat
artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı
dinlemek değil, Şarkı söylemek istiyorum.
NAZIM HİKMET
Cemal Gök
11 Aralık 2009 Cuma, 19:37
ustaaaaa baska ne denir
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:38
SEVİYORUM SENİ Seviyorum seniekmeği tuza
banıp yer gibiGeceleyin ateşler içinde
uyanarak...ağzımı dayayıp musluğa su içer
gibiAğır posta paketinineyin nesi
belirsiztelaşlı, sevinçli, kuşkulu açar
gibiSeviyorum senidenizi ilk defa uçakla geçer
gibiİstanbul'da yumuşacık kararırken
ortalıkiçimde kımıldayan birşeyler
gibiSeviyorum seniYaşıyoruz çok şükür der
gibi. NAZIM HİKMET
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:40
SEN BENİM SARHOŞLUĞUMSUN Sen benim
sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim
...ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim
parçalanmış üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
NAZIM HİKMET
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:41
TAHİR İLE ZÜHRETahir olmak da ayıp değil,
Zühre olmak da, Hattâ sevda yüzünden ölmek de
ayıp değil. Bütün iş Tahir'le Zühre
olabilmekte, Yani yürekte.. ...Meselâ bir
barikatta dövüşerek, Meselâ kuzey kutbunu
keşfe giderken, Meselâ denerken damarlarında
bir serumu, Ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da
ayıp değil, Zühre olmak da, Hattâ sevda
yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin
dünyayı doludizgin, Ama o bunun farkında
değildir. Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o
senden ayrılacak. Yani sen elmayı seviyorsun
diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani
Tahiri Zühre sevmeseydi artık, Yahut hiç
sevmeseydi, Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp
değil...Nazım Hikmet Ran
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:46
:))
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 19:48
GÖZLERİNE BAKARKEN Gözlerine bakarkengüneşli
bir toprak kokusu vuruyor başıma,bir buğday
tarlasında, ekinlerin
içinde...kayboluyorum...Yeşil pırıltılarla
uçsuz bucaksız bir uçurum,durup dinlenmeden
değişen ebedi madde gibi gözlerin:sırrını
her gün bir parça verenfakat hiç bir
zamanbüsbütün teslim olmayacak olan... NAZIM
HİKMET
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 19:50
:))))GÖZLERİNGözlerin gözlerin gözlerin,
...ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte, şu
Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya
tarafında ekinler seher vakti. Gözlerin
gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda
ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve
çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz
kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli
bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası
insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri
Bursa'nın ve yaz yağmurundan sonra
yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul.
Gözlerin gözlerin gözlerin, gün gelecek
gülüm, gün gelecek, kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm, senin
gözlerinle bakacaklar. NAZIM HİKMET
Canan Aydın ।૧૦૩
11 Aralık 2009 Cuma, 20:01
MASALLARIN MASALI Su basında durmuşuz,çınarla
ben.Suda suretimiz çıkıyor,...çınarla
benim.Suyun şavkı vuruyor bize,çınarla bana.Su
basında durmuşuz,çınarla ben, bir de kedi.Suda
suretimiz çıkıyor,çınarla benim, bir de
kedinin.Suyun şavkı vuruyor bize,çınarla bana,
bir de kediye.Su basında durmuşuz,çınar, ben,
kedi, bir de güneş.Suda suretimiz
çıkıyor,çınarın, benim, kedinin, bir de
günesin.Suyun şavkı vuruyor bize,çınara,
bana, kediye, bir de güneşe.Su basında
durmuşuz,çınar, ben, kedi, güneş, bir de
ömrümüz.Suda suretimiz çıkıyor,çınarın,
benim, kedinin, günesin, bir de
ömrümüzün.Suyun şavkı vuruyor bize,çınara,
bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.Su
basında durmuşuz.Önce kedi gidecek,kaybolacak
suda sureti.Sonra ben gideceğim,kaybolacak suda
suretim.Sonra çınar gidecek,kaybolacak suda
sureti.Sonra su gidecekgüneş kalacak;sonra o da
gidecek...Su basında durmuşuz.Su serin,Çınar
ulu,Ben şiir yazıyorum.Kedi uyukluyorGüneş
sıcak.Çok şükür yaşıyoruz.Suyun şavkı
vuruyor bizeÇınara bana, kediye, güneşe, bir
de ömrümüze.... NAZIM HİKMET
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 20:04
HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM Henüz vakit varken,
gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit
varken, gülüm, ...yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter
rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim
ağzından sonra dönüp yüzümüzü
Notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan,
hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz
ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit
varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz
vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken
henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım
söğütlerin. Paris'in en güzel bir çift
sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en
yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara
inanmalıyız. Yukarda taştan evler, girintisiz,
çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları
ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta
uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış
ışıklarla aydınlanmış bizim için billur
sarayımız... Henüz vakit varken, gülüm, Paris
yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi
rıhtımda, depolarda kırmızı varillere
oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren k***.
Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen
sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor. Henüz vakit varken,
gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit
varken, gülüm... Parisliler, Parisliler, Paris
yanıp yıkılmasın... NAZIM HİKMET
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 20:27
DURUP DURURKEN Durup dururken içimde bir şeyler
kopup tıkıyor boğazımı, Durup dururken
sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp
yazımı, Durup dururken rüya görüyorum bir
otelde, holde, ayakta, ...Durup dururken
çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç, Durup
dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız,
öfkeli, aç, Durup dururken yıldızlar inip
sallanıyor bir bahçede, salıncakta, Durup
dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan, Durup
dururken kafamda bir güneşli duman, Durup
dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum
başladığım güne, Ve her seferinde sen
çıkıyorsun suyun yüzüne... NAZIM HİKMET
Gül Zamanı
11 Aralık 2009 Cuma, 20:54
:))
Kadir Türkarslan
11 Aralık 2009 Cuma, 21:02
:))
Mustafa Koç
11 Aralık 2009 Cuma, 21:44
Ne güzel şeyler yazıyorsunuz Kadir bey ve
Canan hanım ikinize de teşekkürler
Cansel Ceviz
14 Aralık 2009 Salı, 01:20
böylesine güzel paylaşımlar için teşekkür
ederim edebiyat kulübü iyiki var...
Yorumlar
selamlaşmadık''...
defterlerinizin içindekilerse vatan,vatan, şose
boylarında gebermekse açlıktan,vatan, soğukta
it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa
yazın,fabrikalarınızda al kanımızı içmekse
vatan,...vatan tırnaklarıysa
ağalarınızın,vatan, mızraklı ilmühalse,
vatan, polis copuysa,ödeneklerinizse,
maaşlarınızsa vatan,vatan, Amerikan üsleri,
Amerikan bombası, Amerikan donanması
topuysa,vatan, kurtulmamaksa kokmuş
karanlığımızdan,ben vatan hainiyim.Yazın üç
sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla
:Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor
hâlâ. NAZIM HİKMET
gibi omuz başımızdaydı boşluğun... ...Hoş
geldin! Ayrılık uzun sürdü. Özledik.
Gözledik... Hoş geldin! Biz bıraktığın
gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta... Hoş geldin. Yerin
hazır. Hoş geldin. Dinleyip diyecek çok. Fakat
uzun söze vaktimiz yok. YÜRÜYELİM..... NAZIM
HİKMET
hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde
yıkasam ayacıklarını ...ne gül suyum ne
gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu
şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket
gibi yoksuldur odam. Hoş geldin kadınım benim
hoş geldin ayağını basdın odama kırk
yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın, avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık
oldu odam... Hoş geldin kadınım benim hoş
geldin. NAZIM HİKMET
söylersem sanaKopsun ve mahrum kalsın dilimSeni
seviyorum demek bahtiyarlığından...Sevgilim
yalan yazarsam sanaKurusun ve mahrum kalsın
elimOkşayabilmek saadetinden seniSevgilim yalan
söylerse sana gözlerimİki nadim gözyaşı gibi
avuçlarıma aksınlarVe göremesinler seni bir
daha NAZIM HİKMET
uzanır ellerime, ...Resmimi, suratımı baş
köşeye asarlar... Fakat demir kapıların her
kapanışında üzerime, Ardında taş duvarların
her kaldığım zaman, Ne arayan beni, ne soran...
Eeeehh, daha iyi be, bunun böyle olduğu...
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın.
İyi günlerimde benim unuttuğum insan eli
Nasılsın?... NAZIM HİKMET
bir geminin sergüzeştini,Sende; ben, kumarbaz
macerasını keşiflerin,Sende
uzaklığı,...Sende; ben, imkansızlığı
seviyorum.Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak
gözlerineVe kan ter içinde, aç ve öfkeli,Ve
bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.Sende,
ben, imkansızlığı seviyorum,Fakat asla
ümitsizliği değil...
ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden ...En
güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat
artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı
dinlemek değil, Şarkı söylemek istiyorum.
NAZIM HİKMET
banıp yer gibiGeceleyin ateşler içinde
uyanarak...ağzımı dayayıp musluğa su içer
gibiAğır posta paketinineyin nesi
belirsiztelaşlı, sevinçli, kuşkulu açar
gibiSeviyorum senidenizi ilk defa uçakla geçer
gibiİstanbul'da yumuşacık kararırken
ortalıkiçimde kımıldayan birşeyler
gibiSeviyorum seniYaşıyoruz çok şükür der
gibi. NAZIM HİKMET
sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim
...ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim
parçalanmış üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
NAZIM HİKMET
Zühre olmak da, Hattâ sevda yüzünden ölmek de
ayıp değil. Bütün iş Tahir'le Zühre
olabilmekte, Yani yürekte.. ...Meselâ bir
barikatta dövüşerek, Meselâ kuzey kutbunu
keşfe giderken, Meselâ denerken damarlarında
bir serumu, Ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da
ayıp değil, Zühre olmak da, Hattâ sevda
yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin
dünyayı doludizgin, Ama o bunun farkında
değildir. Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o
senden ayrılacak. Yani sen elmayı seviyorsun
diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani
Tahiri Zühre sevmeseydi artık, Yahut hiç
sevmeseydi, Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp
değil...Nazım Hikmet Ran
bir toprak kokusu vuruyor başıma,bir buğday
tarlasında, ekinlerin
içinde...kayboluyorum...Yeşil pırıltılarla
uçsuz bucaksız bir uçurum,durup dinlenmeden
değişen ebedi madde gibi gözlerin:sırrını
her gün bir parça verenfakat hiç bir
zamanbüsbütün teslim olmayacak olan... NAZIM
HİKMET
...ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte, şu
Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya
tarafında ekinler seher vakti. Gözlerin
gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda
ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve
çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz
kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli
bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası
insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri
Bursa'nın ve yaz yağmurundan sonra
yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul.
Gözlerin gözlerin gözlerin, gün gelecek
gülüm, gün gelecek, kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm, senin
gözlerinle bakacaklar. NAZIM HİKMET
ben.Suda suretimiz çıkıyor,...çınarla
benim.Suyun şavkı vuruyor bize,çınarla bana.Su
basında durmuşuz,çınarla ben, bir de kedi.Suda
suretimiz çıkıyor,çınarla benim, bir de
kedinin.Suyun şavkı vuruyor bize,çınarla bana,
bir de kediye.Su basında durmuşuz,çınar, ben,
kedi, bir de güneş.Suda suretimiz
çıkıyor,çınarın, benim, kedinin, bir de
günesin.Suyun şavkı vuruyor bize,çınara,
bana, kediye, bir de güneşe.Su basında
durmuşuz,çınar, ben, kedi, güneş, bir de
ömrümüz.Suda suretimiz çıkıyor,çınarın,
benim, kedinin, günesin, bir de
ömrümüzün.Suyun şavkı vuruyor bize,çınara,
bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.Su
basında durmuşuz.Önce kedi gidecek,kaybolacak
suda sureti.Sonra ben gideceğim,kaybolacak suda
suretim.Sonra çınar gidecek,kaybolacak suda
sureti.Sonra su gidecekgüneş kalacak;sonra o da
gidecek...Su basında durmuşuz.Su serin,Çınar
ulu,Ben şiir yazıyorum.Kedi uyukluyorGüneş
sıcak.Çok şükür yaşıyoruz.Suyun şavkı
vuruyor bizeÇınara bana, kediye, güneşe, bir
de ömrümüze.... NAZIM HİKMET
gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit
varken, gülüm, ...yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter
rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim
ağzından sonra dönüp yüzümüzü
Notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan,
hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz
ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit
varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz
vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken
henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım
söğütlerin. Paris'in en güzel bir çift
sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en
yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara
inanmalıyız. Yukarda taştan evler, girintisiz,
çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları
ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta
uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış
ışıklarla aydınlanmış bizim için billur
sarayımız... Henüz vakit varken, gülüm, Paris
yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi
rıhtımda, depolarda kırmızı varillere
oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren k***.
Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen
sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor. Henüz vakit varken,
gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit
varken, gülüm... Parisliler, Parisliler, Paris
yanıp yıkılmasın... NAZIM HİKMET
kopup tıkıyor boğazımı, Durup dururken
sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp
yazımı, Durup dururken rüya görüyorum bir
otelde, holde, ayakta, ...Durup dururken
çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç, Durup
dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız,
öfkeli, aç, Durup dururken yıldızlar inip
sallanıyor bir bahçede, salıncakta, Durup
dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan, Durup
dururken kafamda bir güneşli duman, Durup
dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum
başladığım güne, Ve her seferinde sen
çıkıyorsun suyun yüzüne... NAZIM HİKMET
Canan hanım ikinize de teşekkürler
ederim edebiyat kulübü iyiki var...