Canım İstanbulRuhumu eritip de kalıpta
dondurmuşlar;Onu İstanbul diye toprağa
kondurmuşlar.İçimde tüten bir şey; hava,
renk, eda, iklim;... O benim,
zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.Çiçeği
altın yaldız, suyu telli pulludur;Ay ve güneş
ezelden iki İstanbulludur.Denizle toprak, yalnız
onda ermiş visale,Ve kavuşmuş rüyalar, onda,
onda misale.İstanbul benim canım;Vatanım da
vatanım…İstanbul,İstanbul…Tarihin gözleri
var, surlarda delik delik;Servi, endamlı servi,
ahirete perdelik…Bulutta şaha kalkmış
Fatih’ten kalma kır at;Pırlantadan kubbeler,
belki bir milyar kırat…Şahadet parmağıdır
göğe doğru minare;Her nakışta o mana:
Öleceğiz ne çare?..Hayattan canlı ölüm,
günahtan baskın rahmet;Beyoğlu tepinirken
ağlar Karacaahmet…O manayı bul da bul!İlle
İstanbul’da bul!İstanbul,İstanbul…Boğaz
gümüş bir mangal, kaynatır
serinliği;Çamlıca’da, yerdedir göklerin
derinliği.Oynak sular yalının alt katına
misafir;Yeni dünyadan mahzun, resimde eski
sefir.Her akşam camlarında yangın çıkan
Üsküdar,Perili ahşap konak, koca bir şehir
kadar…Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi
mi?Cumbalı odalarda inletir
“Katibim”i…Kadını keskin bıçak,Taze kan
gibi sıcak.İstanbul,İstanbul…Yedi tepe
üstünde zaman bir gergef işler!Yedi renk, yedi
sesten sayısız belirişler…Eyüp öksüz,
Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,Adada rüzgar,
uçan eteklerden sorumlu.Her şafak Hisarlarda
oklar çıkar yayındanHala çığlıklar gelir
Topkapı sarayından.Ana gibi yar olmaz, İstanbul
gibi diyar;Güleni şöyle dursun, ağlayanı
bahtiyar…Gecesi sümbül kokanTürkçesi
bülbül kokan,İstanbul,İstanbul…Necip Fazıl
Kısakürek
Yorumlar
dondurmuşlar;Onu İstanbul diye toprağa
kondurmuşlar.İçimde tüten bir şey; hava,
renk, eda, iklim;... O benim,
zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.Çiçeği
altın yaldız, suyu telli pulludur;Ay ve güneş
ezelden iki İstanbulludur.Denizle toprak, yalnız
onda ermiş visale,Ve kavuşmuş rüyalar, onda,
onda misale.İstanbul benim canım;Vatanım da
vatanım…İstanbul,İstanbul…Tarihin gözleri
var, surlarda delik delik;Servi, endamlı servi,
ahirete perdelik…Bulutta şaha kalkmış
Fatih’ten kalma kır at;Pırlantadan kubbeler,
belki bir milyar kırat…Şahadet parmağıdır
göğe doğru minare;Her nakışta o mana:
Öleceğiz ne çare?..Hayattan canlı ölüm,
günahtan baskın rahmet;Beyoğlu tepinirken
ağlar Karacaahmet…O manayı bul da bul!İlle
İstanbul’da bul!İstanbul,İstanbul…Boğaz
gümüş bir mangal, kaynatır
serinliği;Çamlıca’da, yerdedir göklerin
derinliği.Oynak sular yalının alt katına
misafir;Yeni dünyadan mahzun, resimde eski
sefir.Her akşam camlarında yangın çıkan
Üsküdar,Perili ahşap konak, koca bir şehir
kadar…Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi
mi?Cumbalı odalarda inletir
“Katibim”i…Kadını keskin bıçak,Taze kan
gibi sıcak.İstanbul,İstanbul…Yedi tepe
üstünde zaman bir gergef işler!Yedi renk, yedi
sesten sayısız belirişler…Eyüp öksüz,
Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,Adada rüzgar,
uçan eteklerden sorumlu.Her şafak Hisarlarda
oklar çıkar yayındanHala çığlıklar gelir
Topkapı sarayından.Ana gibi yar olmaz, İstanbul
gibi diyar;Güleni şöyle dursun, ağlayanı
bahtiyar…Gecesi sümbül kokanTürkçesi
bülbül kokan,İstanbul,İstanbul…Necip Fazıl
Kısakürek
İstanbul..
aşkın yasaklanmış olduğu kentten, AŞKLARLA,
HÜZÜNLÜ AYRILIKLARLA DONATILMIŞ ANILAR
BİRİKTİRDİĞİM BİR KENTE GELDİM, TURNALARIN
GÖÇ EDEN YÜREKLERİNE SAHİPTİM GELİRKEN,
ÜZERİMDE DESTANLARIN İMGELERİNDEN FIRLAYAN
ŞİİRLER IŞIYORDU, BEDEN VE RUH DİLİM
DİLSİZDİ GELİRKEN, BENİ GİTAR TELLERİNDE
TERENNÜM EDEN AKŞAMÜSTÜ EZGİLERİ KARŞILADI,
RUHUMU KAPKARA GÖZLERDE ESİR ALARAK ERİTEN
BİR KENTE GELDİM Kİ BİR MARTININ KADIRGADAN
UÇARKEN, KANATLARINDAKİ RÜZGARLA UYUTTUM
HASRETLE DAĞLANMIŞ YÜREĞİMİ, İSTANBUL
UYURKEN ANNEMİN MENEKŞE KOKAN NİNNİLERİNE,
DENİZİN KOKUSUNU VE AŞKIN DAYANILMAZ HAZZINI
KATTI..VE İSTANBUL İÇİMDEKİ GÜZELLİKLERİ
SAKLAYARAK RUHUMA YARENLİK ETTİ, BUNDANDIR Kİ
İSTANBUL ARTIK BENİM SEVGİLİ KENTİM
OLDU...(M.Zahir Kayan)