Kla*** koşullanma Rus bilim adamı Ivan Petrovic
Pavlov’un yaptığı çalışmalar sonucu ortaya
koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Pavlov
yaptığı çalışmada köpeklerin eti
gördüğü zaman ne kadar salya
salgıladığını ortaya koymak için bir deney
düzene...ği hazırlamış ve köpeğin hareket
etmesini engelleyen bir laboratuar ortamı
organize etmiştir. Köpeğe her et verilişinde
köpeğin ne kadar salya salgıladığı da
düzenli olarak ölçülmüştür. Çalışmanın
ilerleyen aşamalarında Pavlov asistanı köpeğe
eti ***ürdüğünde köpeğin eti görmediği
halde asistanının ayak sesine salya
salgıladığını fark ederek çalışmanın
yapısını değiştirmiş ve kla*** koşullanma
kuramını ileri sürdüğü deney düzeneğini
hazırlamıştır.Pavlov organizmanın
başlangıçta nötr olan ve herhangi bir tepkiye
yol açmayan bir uyarıcının organizmanın
herhangi bir tepkisine neden olan bir uyarıcıyla
birlikte verilmesi durumunda nötr olan
uyarıcıya organizmanın tepki verebileceğini
ileri sürmüştür.Pavlov deney düzeneğini
hazırlarken köpek için herhangi bir şey ifade
etmeyen zil sesini (nötr uyarıcı), köpeğin
hoşuna giden eti (koşulsuz – doğal uyarıcı)
birlikte ard arda vererek köpeğin ete karşı
göstermiş olduğu salyayı (koşulsuz – doğal
tepki) zil sesine vermesini sağlamıştır.Kla***
koşullanma sürecinde köpeğin hoşuna giden ve
salya tepkisine neden olan doğal uyarıcı olan
et, zil sesinden hemen sonra verilerek köpeğin
zil sesine şartlanması sağlanılmaktadır.
Önce zil sesi, hemen ardından verilen et birkaç
kez tekrar edildikten sonra zil sesi tek başına
verilse bile salya tepkisi ortaya çıkmaktadır.
Zile karşı gösterilen bu tepki doğal bir tepki
olmadığından bu tepkiye koşullu ya da şartlı
tepki denilmektedir. .Kla*** Koşullanma
İlkeleri* Bitişiklik* Haber vericilik*
Genelleme* Ayırt etme* Sönme* Kendiliğinden
geri gelme
Selçuk Avcı
20 Nisan 2010 Salı, 19:40
Uslubunuza dikkat ederseniz sevinirim. Sonuc
olarak ne bekliyorsun? Insanlara olan etkisi nedir
diye soruyorsaniz bir cok ornek mevcut.En basit
ornek ahlaki - dini / aidi - milli
kosullanmalardir....Cocuklarin aile bireylerinin
tuutuklari takimi , dini , gelenek ve goreneklere
notr ( kosulsuz ) uyarilarla bile devam ettirp,
uyum saglamasi.Bunun disinda baska ornekelrde
var;Ornek 1: Belirli ürünlerin reklamı
yapılırken çok sevilen ve insanlarda eğlence
düşüncesi yaratan kişiler (örneğin
sanatçılar vs.) bu ürünleri tanıtır.
ürün--> sanatçı; ürün--> sanatçı;
tıpkı zil-->et gibi, bir süre sonra böylece
o kişilerin yarattığı eğlence düşüncesi o
ürün tarafından da bizde oluşturulur hale
gelir. ürünün satışları artış
gösterir.Ornek 2: Politik liderler toplumda önem
verilen ögelerle birlikte görülmeye dikkat
ederler. örneğin bayramlarda toplumun önem
verdiği değerleri çağrıştıran resimleri
kendileriyle birlikte çektirirler. bu resimleri
her yere astırırlar. bir süre sonra bu
kişiler, aslında o değerlerin yarattığı
güven ve huzur duygusunun aynısını tek
başlarına oluşturabilir hale
gelirler.
Gülşen Kervan
20 Nisan 2010 Salı, 19:49
ben söyeyebilir miyim:)sonuç:kpss sorularında
öğretmen adaylarını köşeye ***ıştırmak
için kullanılan ve her seferinde 100 takla
atarak öünümüze çıkan bir köpektir pavlovun
köpeği..bu yaratığı salya çukuruna gömmek
istiyorum:))ayrıca bu kur...am
davranışçıların ortaya attığı bir
kuramdır ki kendilerinden hiç hazzetmem:)duygu
denilen şeyin varlığını tamamen red etmek
temeline oturtulmuş bir angaryadır kii insanın
tepkilerini sadece çevreden alınan uyarıcı ve
çevreye verilen tepki olarak ele alır ve benim
için en başından
kaybeder...saygılar:)
Xheni Cuni
20 Nisan 2010 Salı, 19:55
emeğinizin karşılığı bu olmamalıydı
sevgili selcuk. butun paylasımlar icin tesekkur
ediyorum
Kızılyıldız Leon
20 Nisan 2010 Salı, 23:20
sonuç celal arkadaş bu yazıda ayak sesi
duymaman
Hakan Kaizer
21 Nisan 2010 Çarşamba, 14:31
@Gülşen KervanGülşen, davranış bilimi
sence nasıl bir temele oturtulmalı? Duygu,
organizmadan bağımsız bir şey midir?
Gülşen Kervan
21 Nisan 2010 Çarşamba, 16:44
değerli hakan;ben de tam onu diyorum
işte...duyguyu canlıdan bağımsız gören bir
sistemle karşı karşıyayız..insanı sadece
çevreden aldığı uyarıcı ve ona verdiği
tepkiden ibaret sayan bir kuram kurmuşlar
adınada U-T demişler.uyarıcı olmadan ...tepki
olmaz demişler...insanın zihni doğuştan
boştur tabula rosa ve insan herşeyi sonradan
öğrenir demişer...refleksif davranışlara bir
açıklama getirememişler..refleksif
davranışları tepki olarak göremiyorlar
çünkü doğuştan gelen bir özelliktir
refleksler...ve bir davranışın olabilmesi için
mutlaka tepkiyle sonuçlanması lazım
demişler..bir de eklemişler,gözle görülemeyen
hiç bir şey var kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez..dırım dırım dırım:) işte bu
yüzden red ediyorum bu kuramı işte bu yüzden
tüm davranışçılar en başında
kaybetmişlerdir...duygunun esas alınmadığı
herşey makinalara hizmet eder ,insanlığa
değil,freud'u anlarım hatta bazı
nnoktalarda haklı bile görürüm çok
eleştirilmesine rağmen onun anlatmaya
çalıştıklarını önemserim lakin
davranıççıları anlamk için herhangi bir
küçücük neden bile yok kpss'ye
çalışmaktan başka:)
Hakan Kaizer
21 Nisan 2010 Çarşamba, 17:26
"bir de eklemişler,gözle görülemeyen
hiç bir şey var kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez"Sanırım red edişinin temel
çıkış noktası bu varsayım olmalı. Seküler
etikte, 'bilim' ya da 'bilmek'
duyu organlarıyla mümkün olabilir derler; yani
sa...dece görmek ile sınırlanmaz. Öte yandan,
test edilebilir olmayan şeyleri bilgi değil de
'felsefe' ya da 'iddia' olarak
yorumlar. Bilimin bu denli kendine özgü
sınırlarının olması, geçmişte yaşanan
toplumsal olaylarla paralellik arz ediyor.
Örnekle az önce kız kardeşimle görüştüm,
bir hacıyla görüştüğünü ve bu hacının
insanlara fal baktığını söyledi. Bu falcı
hoca, bu yolla kendine bir Crysler araba
almış.Kız kardeşime, insanların zaaflarının
ya da zayıf noktalarının değerlendirilmesi
olarak yorumladım bu meseleyi. Daha açık
deyişle bu bir sömürüdür.İşte
sekülerizmin, bilhassa rönesans reformundan
sonra şaha kalkması, bu sömürü kültürünün
toplumda yarattığı derin yaraların bir geri
bildirimidir.Benim kız kardeşim de senin gibi
biri; ona göre 'bilmek' için duyu
organlarıyla algılamak ya da
'şey'leri test etmek şart değil. Bu
yüzden habire gidip fal baktırır, hacıya,
hocaya, dervişe gider. Ve bugün bana "kalp
gözü" denen bir felsefeden söz etti. Bu
gittiği hacının kalp gözü açıkmış, o
yüzden de herkes ona gidiyormuş, bu da crysler
arabası olmasını sağlıyormuş. Kardeşime
karşı hocayı eleştirdiğimde bana şunu diyor:
"Oh iyi yapıyor, iyi oluyor bu
millete!"Bence de iyi çünkü sömürüyü
tatmayan bir toplum, sömürüye karşı çıkma
fikrine de sahip olamaz...
şimdi hakan kardeşim,bazı nnoktalarda
katılıyorum söylediklerine***a itiraz ettiğim
değinilerin de olmuş..önce katıldığım
noktadan başlayayım...sömürü artık bu
milletin has karakterini yağmalamış durumda ve
malesef (öz eleştiriyi içerden ya...palım
)bırak falcı hocayı ciddi anlamda bence bazı
cemaat ve tarikatler yapıyor..bunların
çevresinde kalabalıklaşan insanlar sayıca
coğaldıkça o sistemin temel***acı yüksek
kuleler kurup ticarethaneye çevirip oradan para
kazanamak oluyor...o ticari işleyişten
kazanılan para malesef halkısına dahi
oldukları tarikat veya cemaatin 1.derecede hedefi
oluyor..bir çok kişi malesef buraları gelir
kapısı olarak görmeye başladı ve bu mesele
bence cok daha iç yakan bir mesele..yani
sömürünün en alası ,sömürüyü en kuvvetli
şekilde red etmesi beklenen çevrelerce
yapılınca insan üzülüyor....yani sömürü
çerçevesinde yaklaştğınızda size
katılıyorum malesef sistemin çarkları parayla
dönüyor ve bu çarka en fazla kndini islami
cephede görenler hizmet ediliyor..bakınız son
dönemde sakallılara,ya da örtülü hanımlara
son model jiplerle ve ellerinde tekbir mağazası
etiketi taşıyan poşetlerle çok naif(!!)bi
rşekilde içizden süzülüp geçiyorlar..bu gün
cevahirdeyim yarın ataşehride bilmem
nerde,akşam çayımı lizbonda içicem şekerim
gelsene sende muhabbetlerinin döndüğünü
duyuyoruz...ama bi bakıyorsun aynı çevre göz
yaşı gecelerinde israfla ilgili ayette göz
yaşı döküyor..falan filan..bunları öz
eleştiri olarak kabul edelim..itiraz ettiğim
meseleye gelince..duyguyu tamamen herşeyin
önüne alalım yaklaşımı sergiliyor olduğum
anlaşılmasın lütfen..benim itirazım tamamen
duygulardan bagmsız bir şekilde
temellendirilmeye çalışan bir yaklaşım
baştan çöker anlayışına dayanıyor.tamamen
duygularla hareket edelim demiyorum...duygu tek
başına yeterli olsaydı akıl nimetiyle
şerefenmezdik heralde değil mi:) bu bağlamdan
hareketle kardeşinizle çok ayrı yerlerde
olduğumu düşünüyorum çünkü hayatım
boyunca hiç bir falcıya gidip bedava bile olsa
muhatap olmadım .bunu sadece fal olarak değil de
insanın inançlarının sömürüldüğü her
eylemi de düşünerek ele alalım..insan soyuna
yakışmayan her davranışı,inanca ters gelen
her hareketi tanırım dolayısıyla bu anlamda
sömürmeyi de sömürülmeyi de(inançlar
bağlamında) çok şükür başımdan def
ettim..yani demişsiniz ya siz de kardeşim
gibisiniz diye...bence kardeşiniz başkalar ı
gibi ..benim olduğum yerde olmadığını gönül
rahatlığıyla
söyleyebilirim..saygılar.
Hakan Kaizer
21 Nisan 2010 Çarşamba, 18:21
Kız kardeşim gibisin derken, hacıya hocaya
gidiyosundur demedim yanlış anlaşılmasın. Tam
olarak söylediğim şu:"Benim kız kardeşim
de senin gibi biri; ona göre 'bilmek'
için duyu organlarıyla algılamak ya da
'şey'leri test etmek şart
değil."...Bunu da şu söylediğinden
ötürü iddia ettim: "bir de
eklemişler,gözle görülemeyen hiç bir şey var
kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez"Ayrıca iyi kötü anladım seni
ama şimdi derinden kafa yoramıyorum, mala
bağladım şuan. Hoş kal..
Mar Ruiz
19 Mayıs 2010 Çarşamba, 19:27
gracias, lo tomo prestado.
Selçuk Avcı
1 years
Kla*** koşullanma Rus bilim adamı Ivan Petrovic
Pavlov’un yaptığı çalışmalar sonucu ortaya
koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Pavlov
yaptığı çalışmada köpeklerin eti
gördüğü zaman ne kadar salya
salgıladığını ortaya koymak için bir deney
düzene...
Kızılyıldız Leon
1 years
sonuç celal arkadaş bu yazıda ayak sesi
duymaman
Hakan Kaizer
1 years
@Gülşen KervanGülşen, davranış bilimi
sence nasıl bir temele oturtulmalı? Duygu,
organizmadan bağımsız bir şey midir?
Hakan Kaizer
1 years
"bir de eklemişler,gözle görülemeyen
hiç bir şey var kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez"Sanırım red edişinin temel
çıkış noktası bu varsayım olmalı. Seküler
etikte, 'bilim' ya da 'bilmek'
duyu organlarıyla mümkün olabilir derler; yani
sa...
Hakan Kaizer
1 years
Kız kardeşim gibisin derken, hacıya hocaya
gidiyosundur demedim yanlış anlaşılmasın. Tam
olarak söylediğim şu:"Benim kız kardeşim
de senin gibi biri; ona göre 'bilmek'
için duyu organlarıyla algılamak ya da
'şey'leri test etmek şart
değil."...
Yorumlar
Pavlov’un yaptığı çalışmalar sonucu ortaya
koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Pavlov
yaptığı çalışmada köpeklerin eti
gördüğü zaman ne kadar salya
salgıladığını ortaya koymak için bir deney
düzene...ği hazırlamış ve köpeğin hareket
etmesini engelleyen bir laboratuar ortamı
organize etmiştir. Köpeğe her et verilişinde
köpeğin ne kadar salya salgıladığı da
düzenli olarak ölçülmüştür. Çalışmanın
ilerleyen aşamalarında Pavlov asistanı köpeğe
eti ***ürdüğünde köpeğin eti görmediği
halde asistanının ayak sesine salya
salgıladığını fark ederek çalışmanın
yapısını değiştirmiş ve kla*** koşullanma
kuramını ileri sürdüğü deney düzeneğini
hazırlamıştır.Pavlov organizmanın
başlangıçta nötr olan ve herhangi bir tepkiye
yol açmayan bir uyarıcının organizmanın
herhangi bir tepkisine neden olan bir uyarıcıyla
birlikte verilmesi durumunda nötr olan
uyarıcıya organizmanın tepki verebileceğini
ileri sürmüştür.Pavlov deney düzeneğini
hazırlarken köpek için herhangi bir şey ifade
etmeyen zil sesini (nötr uyarıcı), köpeğin
hoşuna giden eti (koşulsuz – doğal uyarıcı)
birlikte ard arda vererek köpeğin ete karşı
göstermiş olduğu salyayı (koşulsuz – doğal
tepki) zil sesine vermesini sağlamıştır.Kla***
koşullanma sürecinde köpeğin hoşuna giden ve
salya tepkisine neden olan doğal uyarıcı olan
et, zil sesinden hemen sonra verilerek köpeğin
zil sesine şartlanması sağlanılmaktadır.
Önce zil sesi, hemen ardından verilen et birkaç
kez tekrar edildikten sonra zil sesi tek başına
verilse bile salya tepkisi ortaya çıkmaktadır.
Zile karşı gösterilen bu tepki doğal bir tepki
olmadığından bu tepkiye koşullu ya da şartlı
tepki denilmektedir. .Kla*** Koşullanma
İlkeleri* Bitişiklik* Haber vericilik*
Genelleme* Ayırt etme* Sönme* Kendiliğinden
geri gelme
olarak ne bekliyorsun? Insanlara olan etkisi nedir
diye soruyorsaniz bir cok ornek mevcut.En basit
ornek ahlaki - dini / aidi - milli
kosullanmalardir....Cocuklarin aile bireylerinin
tuutuklari takimi , dini , gelenek ve goreneklere
notr ( kosulsuz ) uyarilarla bile devam ettirp,
uyum saglamasi.Bunun disinda baska ornekelrde
var;Ornek 1: Belirli ürünlerin reklamı
yapılırken çok sevilen ve insanlarda eğlence
düşüncesi yaratan kişiler (örneğin
sanatçılar vs.) bu ürünleri tanıtır.
ürün--> sanatçı; ürün--> sanatçı;
tıpkı zil-->et gibi, bir süre sonra böylece
o kişilerin yarattığı eğlence düşüncesi o
ürün tarafından da bizde oluşturulur hale
gelir. ürünün satışları artış
gösterir.Ornek 2: Politik liderler toplumda önem
verilen ögelerle birlikte görülmeye dikkat
ederler. örneğin bayramlarda toplumun önem
verdiği değerleri çağrıştıran resimleri
kendileriyle birlikte çektirirler. bu resimleri
her yere astırırlar. bir süre sonra bu
kişiler, aslında o değerlerin yarattığı
güven ve huzur duygusunun aynısını tek
başlarına oluşturabilir hale
gelirler.
öğretmen adaylarını köşeye ***ıştırmak
için kullanılan ve her seferinde 100 takla
atarak öünümüze çıkan bir köpektir pavlovun
köpeği..bu yaratığı salya çukuruna gömmek
istiyorum:))ayrıca bu kur...am
davranışçıların ortaya attığı bir
kuramdır ki kendilerinden hiç hazzetmem:)duygu
denilen şeyin varlığını tamamen red etmek
temeline oturtulmuş bir angaryadır kii insanın
tepkilerini sadece çevreden alınan uyarıcı ve
çevreye verilen tepki olarak ele alır ve benim
için en başından
kaybeder...saygılar:)
sevgili selcuk. butun paylasımlar icin tesekkur
ediyorum
duymaman
sence nasıl bir temele oturtulmalı? Duygu,
organizmadan bağımsız bir şey midir?
işte...duyguyu canlıdan bağımsız gören bir
sistemle karşı karşıyayız..insanı sadece
çevreden aldığı uyarıcı ve ona verdiği
tepkiden ibaret sayan bir kuram kurmuşlar
adınada U-T demişler.uyarıcı olmadan ...tepki
olmaz demişler...insanın zihni doğuştan
boştur tabula rosa ve insan herşeyi sonradan
öğrenir demişer...refleksif davranışlara bir
açıklama getirememişler..refleksif
davranışları tepki olarak göremiyorlar
çünkü doğuştan gelen bir özelliktir
refleksler...ve bir davranışın olabilmesi için
mutlaka tepkiyle sonuçlanması lazım
demişler..bir de eklemişler,gözle görülemeyen
hiç bir şey var kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez..dırım dırım dırım:) işte bu
yüzden red ediyorum bu kuramı işte bu yüzden
tüm davranışçılar en başında
kaybetmişlerdir...duygunun esas alınmadığı
herşey makinalara hizmet eder ,insanlığa
değil,freud'u anlarım hatta bazı
nnoktalarda haklı bile görürüm çok
eleştirilmesine rağmen onun anlatmaya
çalıştıklarını önemserim lakin
davranıççıları anlamk için herhangi bir
küçücük neden bile yok kpss'ye
çalışmaktan başka:)
hiç bir şey var kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez"Sanırım red edişinin temel
çıkış noktası bu varsayım olmalı. Seküler
etikte, 'bilim' ya da 'bilmek'
duyu organlarıyla mümkün olabilir derler; yani
sa...dece görmek ile sınırlanmaz. Öte yandan,
test edilebilir olmayan şeyleri bilgi değil de
'felsefe' ya da 'iddia' olarak
yorumlar. Bilimin bu denli kendine özgü
sınırlarının olması, geçmişte yaşanan
toplumsal olaylarla paralellik arz ediyor.
Örnekle az önce kız kardeşimle görüştüm,
bir hacıyla görüştüğünü ve bu hacının
insanlara fal baktığını söyledi. Bu falcı
hoca, bu yolla kendine bir Crysler araba
almış.Kız kardeşime, insanların zaaflarının
ya da zayıf noktalarının değerlendirilmesi
olarak yorumladım bu meseleyi. Daha açık
deyişle bu bir sömürüdür.İşte
sekülerizmin, bilhassa rönesans reformundan
sonra şaha kalkması, bu sömürü kültürünün
toplumda yarattığı derin yaraların bir geri
bildirimidir.Benim kız kardeşim de senin gibi
biri; ona göre 'bilmek' için duyu
organlarıyla algılamak ya da
'şey'leri test etmek şart değil. Bu
yüzden habire gidip fal baktırır, hacıya,
hocaya, dervişe gider. Ve bugün bana "kalp
gözü" denen bir felsefeden söz etti. Bu
gittiği hacının kalp gözü açıkmış, o
yüzden de herkes ona gidiyormuş, bu da crysler
arabası olmasını sağlıyormuş. Kardeşime
karşı hocayı eleştirdiğimde bana şunu diyor:
"Oh iyi yapıyor, iyi oluyor bu
millete!"Bence de iyi çünkü sömürüyü
tatmayan bir toplum, sömürüye karşı çıkma
fikrine de sahip olamaz...
boylece duzeltmis oldun, tesekkur ederim.
katılıyorum söylediklerine***a itiraz ettiğim
değinilerin de olmuş..önce katıldığım
noktadan başlayayım...sömürü artık bu
milletin has karakterini yağmalamış durumda ve
malesef (öz eleştiriyi içerden ya...palım
)bırak falcı hocayı ciddi anlamda bence bazı
cemaat ve tarikatler yapıyor..bunların
çevresinde kalabalıklaşan insanlar sayıca
coğaldıkça o sistemin temel***acı yüksek
kuleler kurup ticarethaneye çevirip oradan para
kazanamak oluyor...o ticari işleyişten
kazanılan para malesef halkısına dahi
oldukları tarikat veya cemaatin 1.derecede hedefi
oluyor..bir çok kişi malesef buraları gelir
kapısı olarak görmeye başladı ve bu mesele
bence cok daha iç yakan bir mesele..yani
sömürünün en alası ,sömürüyü en kuvvetli
şekilde red etmesi beklenen çevrelerce
yapılınca insan üzülüyor....yani sömürü
çerçevesinde yaklaştğınızda size
katılıyorum malesef sistemin çarkları parayla
dönüyor ve bu çarka en fazla kndini islami
cephede görenler hizmet ediliyor..bakınız son
dönemde sakallılara,ya da örtülü hanımlara
son model jiplerle ve ellerinde tekbir mağazası
etiketi taşıyan poşetlerle çok naif(!!)bi
rşekilde içizden süzülüp geçiyorlar..bu gün
cevahirdeyim yarın ataşehride bilmem
nerde,akşam çayımı lizbonda içicem şekerim
gelsene sende muhabbetlerinin döndüğünü
duyuyoruz...ama bi bakıyorsun aynı çevre göz
yaşı gecelerinde israfla ilgili ayette göz
yaşı döküyor..falan filan..bunları öz
eleştiri olarak kabul edelim..itiraz ettiğim
meseleye gelince..duyguyu tamamen herşeyin
önüne alalım yaklaşımı sergiliyor olduğum
anlaşılmasın lütfen..benim itirazım tamamen
duygulardan bagmsız bir şekilde
temellendirilmeye çalışan bir yaklaşım
baştan çöker anlayışına dayanıyor.tamamen
duygularla hareket edelim demiyorum...duygu tek
başına yeterli olsaydı akıl nimetiyle
şerefenmezdik heralde değil mi:) bu bağlamdan
hareketle kardeşinizle çok ayrı yerlerde
olduğumu düşünüyorum çünkü hayatım
boyunca hiç bir falcıya gidip bedava bile olsa
muhatap olmadım .bunu sadece fal olarak değil de
insanın inançlarının sömürüldüğü her
eylemi de düşünerek ele alalım..insan soyuna
yakışmayan her davranışı,inanca ters gelen
her hareketi tanırım dolayısıyla bu anlamda
sömürmeyi de sömürülmeyi de(inançlar
bağlamında) çok şükür başımdan def
ettim..yani demişsiniz ya siz de kardeşim
gibisiniz diye...bence kardeşiniz başkalar ı
gibi ..benim olduğum yerde olmadığını gönül
rahatlığıyla
söyleyebilirim..saygılar.
gidiyosundur demedim yanlış anlaşılmasın. Tam
olarak söylediğim şu:"Benim kız kardeşim
de senin gibi biri; ona göre 'bilmek'
için duyu organlarıyla algılamak ya da
'şey'leri test etmek şart
değil."...Bunu da şu söylediğinden
ötürü iddia ettim: "bir de
eklemişler,gözle görülemeyen hiç bir şey var
kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez"Ayrıca iyi kötü anladım seni
ama şimdi derinden kafa yoramıyorum, mala
bağladım şuan. Hoş kal..
Pavlov’un yaptığı çalışmalar sonucu ortaya
koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Pavlov
yaptığı çalışmada köpeklerin eti
gördüğü zaman ne kadar salya
salgıladığını ortaya koymak için bir deney
düzene...
duymaman
sence nasıl bir temele oturtulmalı? Duygu,
organizmadan bağımsız bir şey midir?
hiç bir şey var kabul edilemez,dolayısıyla
ölçülemez"Sanırım red edişinin temel
çıkış noktası bu varsayım olmalı. Seküler
etikte, 'bilim' ya da 'bilmek'
duyu organlarıyla mümkün olabilir derler; yani
sa...
gidiyosundur demedim yanlış anlaşılmasın. Tam
olarak söylediğim şu:"Benim kız kardeşim
de senin gibi biri; ona göre 'bilmek'
için duyu organlarıyla algılamak ya da
'şey'leri test etmek şart
değil."...