Bunları biliyorduk***a çalışma harika olmuş
,böyle bir paylaşım lazımdı,ellerinize
emeğinize sağlık...
Deniz Demir
03 Eylül 2010 Cuma, 23:30
Sen kurban olsan hz.ali ye onun adını
kullanıyorsun.kosteki yapma şimdi:-):)
Cihangir Gemici
04 Eylül 2010 Cumartesi, 02:16
yaw bu gerçekler bukadar ulaşılması kolayken
milyonlar nasıl bukadar kör olabiliyolar
anlamıyorum anlayamıyorum herelde bende bi
ek***lik var galiba.....
Ibrahim Yazkan
04 Eylül 2010 Cumartesi, 02:17
ALLAH razı olsun.Daha nasıl savunacaklar
kendilerini anlamıyorum...
Cihangir Gemici
04 Eylül 2010 Cumartesi, 14:48
Allah razı olsun metin bey elinize ağzınıza
sağlık
Metin Şenturk
04 Eylül 2010 Cumartesi, 21:33
evet metin kardeşimden allah razı
olsun.tesbitler yerinde ve olması gereken de
budur kardeşim.bizler yıllardır bunun
sancısını cektik.dolayısıyla sapık ilan
edildik.eh ne diyelimki.risalelerin hayrını
gorsunler bizlerede furkan yeter
elhamdulillah.esselamu aleykum kıymetli dost
Tefekkür Mabedi
06 Eylül 2010 Pazartesi, 18:12
RİSALE İ NUR İLE İLGİLİ VERİLDİĞİ
SANILAN BİLGİLER ÜZGÜNÜM Kİ ZORLAMA
YORUMLARLA ORTAYA ÇIKARILMIŞ KOSKOCAMAN BİR
SAÇMA SAPAN DÜŞÜNCE YIĞINI İNSAN ÖNCE
ENİNE BOYUNA RİSALE İ NURU OKUR SONRA BÖYLE
KONUŞMA CÜRETİNİ KENDİNDE BULUR
Lasiyyema Oruc
08 Eylül 2010 Çarşamba, 01:08
bu herif yüzünden ateist olmuş insanlar
tanıyorum.. bu vebal bile yeter ona.. adam
olsaydı tv de tartışma teklifine cevap
verirdi..
Nizar Muhammed Rayyan
08 Eylül 2010 Çarşamba, 14:42
Nurcular yüznden hristiyan olmuşlar
tanıyorum.Bu vebal bile yeter.Adam olsaydınız
ölüden yardım isteyen bi şerefsiz müşriğin
peşinden gitmezdiniz.
Ahmed Faruk Doğan
08 Eylül 2010 Çarşamba, 21:35
Abdulaziz Bayındıra bir reddiyedir.İddiâ: Bir
zavallı da bakınız ne diyor:
“Hâlid-Bağdâdî’den, şu nakil
yapılmıştır: Zemahşerî, i’tizaline (haktan
ayrılmışlığına) rağmen, Keşşâf isimli
tefsîrinde (l...evlâ...) âyetindeki
Bürhân’ın, Ya’kûb a...leyhisselâm’ın
oğlu Yûsuf aleyhisselâm’a temessül etmesi
(rûhunun veya rûhâniyyetinin yani, rûhunun
aksinin/yansımasının kendinden uzaklarda kendi
bedeni şekline girip görünmesi) olduğu
şeklinde de tefsîr edildiğini söyledi.Siz,
herhâlde Keşşâf Tefsîri’ni hiç
okumadınız. Yoksa bunu asla söyleyemezdiniz…
Keşşâf’ta bu görüş sâhibleri için aynen
şu ifâdeler yer alıyor: Bu ve bunun gibi
şeyler hurâfeci zorbaların tutundukları
şeylerdir. Allah Teâlâ’ya ve paygamberlerine
iftirâ bunların dîni olmuştur…”[64][64]
Abdülaziz Bayındır, Kur’ân Işığında
Tarîkatçılığa Bakış: 113-114Cevâb:
Mevlâna Hâlid kuddise sirrûhû’nun
ifâdelerinin aslı aşağıdadır:وَقَدْ
صَرَّحَ بِالتَّصَرُّفِ
وَاْلاِمْدَادِ
الرُّحَانِيَيْنِ
جَمَاهِرُ
الْمُفَسِّرِّينَ فيِّ
قَوْلِهِ تَعَالىٰ
”لَوْلاَ اَنْ رَاٰ
بُرْهَانَ رَبِّهِ“
وَمِنْهُمْ صَاحِبُ
الْكَشَّافِ مَعَ
انْحِرَافِهِ عَنِ
اْلاِعْتِدَالِ
وَاتِّصَافِهِ
بِاْلاِنْكَارِ
وَاْلاِعْتِزَالِ.
وَلَفْظُهُ ”وَفُسِّر
الْبُرْهَانُ““Müfessirlerden bir
çoğu şâyet Rabbinin bürhânını
görmeyeydi… âyetinin tefsîrinde, rûhânî
olan tasarruf ve imdâdı (yardıma koşmayı)
açıkça ifâde ettiler. Onlardan biri de
i’tidâlden inhirâf etmesi ve de, -inkâr ve
i’tizâl sıfatlarını üzerinde bulundurması
ile berâber- Keşşâf Tefsîri
sâhibi(Zemahşerî)dir. O’nun (Keşşaf’daki)
ifâdesi şudur: Bürhân, Yûsuf
aleyhisselâm’ın ondan uzak ol şeklinde bir
ses duyduğu***a ona aldırmadığı, ikinci defa
da o sesi işittiği***a îcâbını yapmadığı,
üçüncü kez duyunca ona sırt döndüğü ve
(bu îkâzın) O’na tesîr etmediği, nihâyet
Ya’kûb aleyhisselâm’ın ona parmak
uçlarını ısırarak temessül ettiği (bir
şekle bürünerek göründüğü)… şeklinde de
tefsîr edilmiştir…”[65]Demek, “Bu ve bunun
gibi şeyler hurâfeci zorbaların tutundukları
şeylerdir!.. Allah Teâlâ’ya ve
peygamberlerine iftirâ bunların dîni
olmuştur!…” Öyle mi?!.. Mevlâna Hâlid
kuddise sirruhû ve tâbi’lerine karşı
sarfedilen böyle bir edebsizce söz, ancak zır
câhil ve mükemmel bir geri zekâlıdan
duyulabilir, müctehidleri gerilerde
bırakabilecek ilim deryâsından(!) değil.
Çünki,Bir: Bu rivâyet, Adullah İbn-i Abbâs
radıyallâhu anhumâ’dan Sahîh ve Hasen
yollarla da rivâyet edilmiştir. Nitekim bu,
Râbıta’nın Sünnet delîllerinden on dokuz
numaralı rivâyette geçmişti. Öyleyse,
Zemahşerî’nin, muhtemelen uydurma olan
isnâdlar için söylediği sözler veya sahası
dışında sarfettiği hatâlı ifâdeler Sahîh
bir rivâyet husûsunda ilim sâhiblerini
bağlamaz.İki: Mevlânâ Hâlid’in şu
î’câz ve belâğatın neredeyse zirvesinde
olan sözünü anlayacak akıl idrâk ve ilim
lâzım. Bu lâzım olan maddelerden biri
bulunmazsa şu söz anlaşılmaz. Ya hiç biri
yoksa?... O zaman iş hepten berbat…Üç:
Mevlânâ Hâlid, Zemahşerî, “Burhân”ın
böyle de tefsîr edildiğini, söyledi,” dedi.
Bu husûstaki bâtıl ve aslı astarı olmayan her
bir kıssayı kabûl ettiğini
söylemedi.Dört:مَعَ انْحِرَافِهِ
عَنِ اْلاِعْتِدَالِ
وَاتِّصَافِهِ
بِاْلاِنْكَارِ
وَاْلاِعْتِزَالِ. Yani,
i’tidâlden[66] inhirâf[67] ile (hakkı veya bu
doğru tefsîri) inkâr ve (haktan veya Eh-i
Sünnetten) i’tizâl[68] sıfatlarını
üzerinde bulundurmasıyla beraber, demekle de
O’nun böyle bir isâbetli tefsîrden i’tizâl
ettiğini/ayrıldığını ve bunu kabûl
etmediğini dahî ifâde etti.Şu cidden vecîz,
i’câzkâr ve özlü ifâdesindeki inhirâf,
inkâr ve i’tizâl kelimelerini, ilim
çerçevesinde üç şekilde anlaşılabilir ve
ma’nâlandırılabilir:Birincisi: Kinâye[69]
yoluyla;Kinâyede, lâfzın, karşılığında
îcâd edildiği ma’nâda ve melzûm’unda
(lâzım getirdiği ma’nâda) aynı anda
kullanılması, bahis mevzû'u ise de, her
ikisi esas maksûd değildir (hedeflenmemiştir).
Aksine birincisi ikincisi için basamak ve
hazırlıktır..[70]Buna göre bu inhirâf, inkâr
ve i’tizâl kelimelerinden, kinâye olarak
Mu’tezile’den olmanın Ehl-i Sünnet’ten
ayrılmayı lâzım getirdiği ma’nâsı kasd
edilmiş olabileceği gibi, -mâni’ bir karîne
bulunmadığından- lüğatte konuldukları
ma’nâları olan uzaklaşmak, kabûl et***k ve
bir şeyden ayrılmak da murâd edilmiş
olabilir.İkincisi: Umûm-i Mecâz[71]
yoluyla;İnhirâf (bir şeyden veya yerden kaymak,
uzalklaşmak ve sapmak), inkâr (hakîkati ortmek
ve kabûllen***k) İ’tizâl/bir şeyden
ayrılmak lâfızları/sözleri, haktan
uzaklaşmak sapmak, onu örtmek ve kabûl et***k,
ondan ayrılıb onu kabûl et***k ve yanlışa
saplanmak, ma’nâsında mecâz kabûl edilirse,
şu hak tefsîrden ayrılıp uzaklaşmak ve onu
kabûl et***k de, Mu’tezile mezhebinden olmakla
hak yol olan Ehl-i Sünnet’ten ayrılmak da bu
mecâzî ma’nâlar şumûlündeki (kapsamında)
fedlerden olan hakîkî ma’nâ olur. Ya’ni,
Mevlâna Hâlid kuddise sirruhû efendimiz,
Zemahşerî’nin, hem, şu doğru tefsîri inkâr
edib kabûl et***kle, hem de Mu’tezile
mezhebinden olmakla haktan ayrıldığını aynı
anda anlatmış oluyor. Böyle bir anlama ve
ma'nâ çıkarma tarzı hiçbir akıl ve ilim
sâhibince ve mezhebçe i’tiraz edilmeyecek bir
husûstur.Üçüncüsü: Hakîkat ile Mecâz’ın
cem’i[72] yoluyla:İnhirâf, inkâr ve
İ’tizâl kelimeleri, ister, Hakîkat-i
Lüğeviyye[73] olarak kabûl edilip, Ehl-i
Sünnet’ten sapmak, Ehl-i Sünnet’i inkâr
etmek ve Mu’tezile’den olmak ma’nâlarında
mecâz, şu doğru tefsîri kabûlden ayrılıp
uzaklaşmak, Onu inkâr ve ondan ayrılmak
ma’nâlarında ise hakîkat olsun, isterse,
Hakîkat-ı Örfiye[74] olarak, Ehl-i
Sünnet’ten sapmak, Ehl-i Sünnet’i inkâr
etmek ve Mu’tezile’den olmak ma’nâsında
hakîkat olsun, şu doğru tefsîri kabûlden
ayrılıp uzaklaşmak, Onu inkâr ve ondan
ayrılmak ma’nâlarında ise mecâz olsun, her
iki ma’nâyı da bir anda aynı seviyede
kasdetti.Bu, Hanefîlerin ve Cumhûrun
usûlü’ne uymasa da, bazı sınırlamalarla
beraber Şâfiî usûlü’ne uyar.[75] Mevlânâ
Hâlid de zâten Şâfi'î âlimlerindendir.
Öyleyse bu husûsta ona i’tiraz edilmez.
Dolayısıyla, Mevlâna Hâlid ve ondan şu sözü
aktaranlara saldıran zavallılar kendi
câhillikleri ve geri zekâlılıklarına
yansınlar. Dağları süsmeye kalkışmasınlar.
Başlarına ve başlarındaki nesnelere yazık
olur.
Nizar Muhammed Rayyan
09 Eylül 2010 Perşembe, 00:52
Sait nursi yüzünden müşrik olmuş milyonlarca
nurcu var hala mal mal konuşmayın !
Hale Akbulut
09 Eylül 2010 Perşembe, 18:06
Hak ve hakikat gelince saçmalıklar
buharlaşır. Zaten saçmalıkların kaderi
buharlaşmaktır. İsra: 81
Serdar Özen
28 Eylül 2010 Salı, 10:59
BÖYLE BİR VİDEONUN BURAYA KONULMASINDAN VEYA
BUNU HAZIRLAYANLAR HİÇ Mİ DÜŞÜNMEDİLER; BU
İNSANLAR BİNLERCE GENCİMİZİN BİRNLERCE
İNSANIMIZIN BELKİ DE AHİRETİNİ KURTARMALARINA
VESİLE OLMUŞLARDIR. GÜNÜMÜZDE EĞER CEMAATİN
AKSAYAN YÖNÜ VARDIR O Z...AMAN BİZLER DAHA
İYİSİNİ YAPAMIYORSAK NEDEN HEP BU YÖNLERİNİ
GÖRME EĞİLİMİNDEYİZ Kİ. PEKİ BUNU BİRTEK
BU YÖNÜNÜ ELE ALDINIZ KÖTÜ DEDİNİZ PEKİ
DÜNYA HAYATIMIZDA BUNUN BİNLERCE FAZLASI
KÖTÜLÜĞÜMÜZÜ NEDEN GÖRMEKDEN ACİZİZ VEYA
BUNLARI NEDEN ELEŞTİRMİYORUZ. LÜTFEN ÖNCE
KENDİNİZİ EŞELTİRİN DE EĞER YAPMAYA
GÜCÜNÜZ YETİYORSA DAHA İYİSİNİ YAPIN.
YOKSA LÜTFEN BU İNSLARDAN SEBEPLENEN
KARDEŞLERİMİZİN AKLINI KARIŞTIRMAYIN...
SELAMATLE
Murathan Eroğlu
30 Eylül 2010 Perşembe, 19:01
ALLAHTAN NE DİLEDİYSEM SENDE BULDUM. KİME
İÇİM BULANDIYSA GÖRDÜM Kİ KURANA
TERSMİŞ...SAĞOL HOCAM SANA ALLAH YETER
Metin Şenturk
29 Kasim 2010 Pazartesi, 18:31
kıymetli kardeşlerim.bu cumle genel bir ifade
olmakla beraber kimse uzerine duşeni allah
rızası icin yapmalıdır diyorum nefsimize hoş
gelmese bile.metin ozbaldoktu kardeşimi şimdiden
tebrik ediyorum.allah razı olanlardan eylesin
bizleri.uyu...mayalım arkadaşlar sagduyulu
olalım abiler boyle diyor ustadlar şoyle
diyor.bırakalım bu hayal otesi gaybi bilgilerin
ozel olarak berdeye bakar gibi
yazdırıldıgını.elimizde furken gibi bir kitap
var kardeşlerim.gunde kırk defa fatihayı
okuyoruz.sıratın mustakim diyoruz belkide bu
cumlenin manasını bile duşunmuyoruz.rabbimiz
bizleri dogru yola ilet derken neyi istedigimizi
bilmek zorundayız rabbimiz nediyor bu istegimize
bakalım.ey kulum gercekten ne soyledigini ne
istedigini bilerekmi soruyorsun samimi isen al
sana ZALİKEL KİTAP.kardeşlerim yazar ve
cizerlerin yazılarını kitaplarını okuyalım
ama yuceltmiyelim.allah korkalım.nedir ya nurcu
suleymancı tarikatcı.nedir bunlar ya kabul
etmiyorum bu kavramları.rabbimiz bizim adımızı
kimligimizi belirlemişİŞTE.FUSSİLET SURESİ
33.musluman insanları allah.a cagıran salih
ameller işleyen ve ben muslumanlardanım diyenden
daha guzel sozlu kim olabilir demektedir.bendeniz
ayrımcılık yapmıyorum hepsi benim kardeşimdir
ama benim kardeşim furkanı olcu aldıysa benim
kardeşim dir.metin kardeşime tekrar tekrar
tşkrlr ediyorum.esselamu aleykum.
yılmazz
11 Mayıs 2012 Cuma, 09:47
Hayatımı değiştiren, inkar karanlıklarından
kurtarıp iman nurlarına ulaşmama vesile olan,
Kuranı kendine Üstad eylemiş,***acı yalnızca
İman ve Kuran hakikatlerini bildirmek olan ve bu
uğurda kendini hapishanelerde ve sürgünlerde
feda etmiş olan Üstadım Bediüzzaman Said
Nursi\'den Rabbim ebeden ve daimen razı olsun.
\"gözünü kapayan yalnızca kendine gece
yapar.\"
Yorumlar
,böyle bir paylaşım lazımdı,ellerinize
emeğinize sağlık...
kullanıyorsun.kosteki yapma şimdi:-):)
milyonlar nasıl bukadar kör olabiliyolar
anlamıyorum anlayamıyorum herelde bende bi
ek***lik var galiba.....
kendilerini anlamıyorum...
sağlık
olsun.tesbitler yerinde ve olması gereken de
budur kardeşim.bizler yıllardır bunun
sancısını cektik.dolayısıyla sapık ilan
edildik.eh ne diyelimki.risalelerin hayrını
gorsunler bizlerede furkan yeter
elhamdulillah.esselamu aleykum kıymetli dost
SANILAN BİLGİLER ÜZGÜNÜM Kİ ZORLAMA
YORUMLARLA ORTAYA ÇIKARILMIŞ KOSKOCAMAN BİR
SAÇMA SAPAN DÜŞÜNCE YIĞINI İNSAN ÖNCE
ENİNE BOYUNA RİSALE İ NURU OKUR SONRA BÖYLE
KONUŞMA CÜRETİNİ KENDİNDE BULUR
tanıyorum.. bu vebal bile yeter ona.. adam
olsaydı tv de tartışma teklifine cevap
verirdi..
tanıyorum.Bu vebal bile yeter.Adam olsaydınız
ölüden yardım isteyen bi şerefsiz müşriğin
peşinden gitmezdiniz.
zavallı da bakınız ne diyor:
“Hâlid-Bağdâdî’den, şu nakil
yapılmıştır: Zemahşerî, i’tizaline (haktan
ayrılmışlığına) rağmen, Keşşâf isimli
tefsîrinde (l...evlâ...) âyetindeki
Bürhân’ın, Ya’kûb a...leyhisselâm’ın
oğlu Yûsuf aleyhisselâm’a temessül etmesi
(rûhunun veya rûhâniyyetinin yani, rûhunun
aksinin/yansımasının kendinden uzaklarda kendi
bedeni şekline girip görünmesi) olduğu
şeklinde de tefsîr edildiğini söyledi.Siz,
herhâlde Keşşâf Tefsîri’ni hiç
okumadınız. Yoksa bunu asla söyleyemezdiniz…
Keşşâf’ta bu görüş sâhibleri için aynen
şu ifâdeler yer alıyor: Bu ve bunun gibi
şeyler hurâfeci zorbaların tutundukları
şeylerdir. Allah Teâlâ’ya ve paygamberlerine
iftirâ bunların dîni olmuştur…”[64][64]
Abdülaziz Bayındır, Kur’ân Işığında
Tarîkatçılığa Bakış: 113-114Cevâb:
Mevlâna Hâlid kuddise sirrûhû’nun
ifâdelerinin aslı aşağıdadır:وَقَدْ
صَرَّحَ بِالتَّصَرُّفِ
وَاْلاِمْدَادِ
الرُّحَانِيَيْنِ
جَمَاهِرُ
الْمُفَسِّرِّينَ فيِّ
قَوْلِهِ تَعَالىٰ
”لَوْلاَ اَنْ رَاٰ
بُرْهَانَ رَبِّهِ“
وَمِنْهُمْ صَاحِبُ
الْكَشَّافِ مَعَ
انْحِرَافِهِ عَنِ
اْلاِعْتِدَالِ
وَاتِّصَافِهِ
بِاْلاِنْكَارِ
وَاْلاِعْتِزَالِ.
وَلَفْظُهُ ”وَفُسِّر
الْبُرْهَانُ““Müfessirlerden bir
çoğu şâyet Rabbinin bürhânını
görmeyeydi… âyetinin tefsîrinde, rûhânî
olan tasarruf ve imdâdı (yardıma koşmayı)
açıkça ifâde ettiler. Onlardan biri de
i’tidâlden inhirâf etmesi ve de, -inkâr ve
i’tizâl sıfatlarını üzerinde bulundurması
ile berâber- Keşşâf Tefsîri
sâhibi(Zemahşerî)dir. O’nun (Keşşaf’daki)
ifâdesi şudur: Bürhân, Yûsuf
aleyhisselâm’ın ondan uzak ol şeklinde bir
ses duyduğu***a ona aldırmadığı, ikinci defa
da o sesi işittiği***a îcâbını yapmadığı,
üçüncü kez duyunca ona sırt döndüğü ve
(bu îkâzın) O’na tesîr etmediği, nihâyet
Ya’kûb aleyhisselâm’ın ona parmak
uçlarını ısırarak temessül ettiği (bir
şekle bürünerek göründüğü)… şeklinde de
tefsîr edilmiştir…”[65]Demek, “Bu ve bunun
gibi şeyler hurâfeci zorbaların tutundukları
şeylerdir!.. Allah Teâlâ’ya ve
peygamberlerine iftirâ bunların dîni
olmuştur!…” Öyle mi?!.. Mevlâna Hâlid
kuddise sirruhû ve tâbi’lerine karşı
sarfedilen böyle bir edebsizce söz, ancak zır
câhil ve mükemmel bir geri zekâlıdan
duyulabilir, müctehidleri gerilerde
bırakabilecek ilim deryâsından(!) değil.
Çünki,Bir: Bu rivâyet, Adullah İbn-i Abbâs
radıyallâhu anhumâ’dan Sahîh ve Hasen
yollarla da rivâyet edilmiştir. Nitekim bu,
Râbıta’nın Sünnet delîllerinden on dokuz
numaralı rivâyette geçmişti. Öyleyse,
Zemahşerî’nin, muhtemelen uydurma olan
isnâdlar için söylediği sözler veya sahası
dışında sarfettiği hatâlı ifâdeler Sahîh
bir rivâyet husûsunda ilim sâhiblerini
bağlamaz.İki: Mevlânâ Hâlid’in şu
î’câz ve belâğatın neredeyse zirvesinde
olan sözünü anlayacak akıl idrâk ve ilim
lâzım. Bu lâzım olan maddelerden biri
bulunmazsa şu söz anlaşılmaz. Ya hiç biri
yoksa?... O zaman iş hepten berbat…Üç:
Mevlânâ Hâlid, Zemahşerî, “Burhân”ın
böyle de tefsîr edildiğini, söyledi,” dedi.
Bu husûstaki bâtıl ve aslı astarı olmayan her
bir kıssayı kabûl ettiğini
söylemedi.Dört:مَعَ انْحِرَافِهِ
عَنِ اْلاِعْتِدَالِ
وَاتِّصَافِهِ
بِاْلاِنْكَارِ
وَاْلاِعْتِزَالِ. Yani,
i’tidâlden[66] inhirâf[67] ile (hakkı veya bu
doğru tefsîri) inkâr ve (haktan veya Eh-i
Sünnetten) i’tizâl[68] sıfatlarını
üzerinde bulundurmasıyla beraber, demekle de
O’nun böyle bir isâbetli tefsîrden i’tizâl
ettiğini/ayrıldığını ve bunu kabûl
etmediğini dahî ifâde etti.Şu cidden vecîz,
i’câzkâr ve özlü ifâdesindeki inhirâf,
inkâr ve i’tizâl kelimelerini, ilim
çerçevesinde üç şekilde anlaşılabilir ve
ma’nâlandırılabilir:Birincisi: Kinâye[69]
yoluyla;Kinâyede, lâfzın, karşılığında
îcâd edildiği ma’nâda ve melzûm’unda
(lâzım getirdiği ma’nâda) aynı anda
kullanılması, bahis mevzû'u ise de, her
ikisi esas maksûd değildir (hedeflenmemiştir).
Aksine birincisi ikincisi için basamak ve
hazırlıktır..[70]Buna göre bu inhirâf, inkâr
ve i’tizâl kelimelerinden, kinâye olarak
Mu’tezile’den olmanın Ehl-i Sünnet’ten
ayrılmayı lâzım getirdiği ma’nâsı kasd
edilmiş olabileceği gibi, -mâni’ bir karîne
bulunmadığından- lüğatte konuldukları
ma’nâları olan uzaklaşmak, kabûl et***k ve
bir şeyden ayrılmak da murâd edilmiş
olabilir.İkincisi: Umûm-i Mecâz[71]
yoluyla;İnhirâf (bir şeyden veya yerden kaymak,
uzalklaşmak ve sapmak), inkâr (hakîkati ortmek
ve kabûllen***k) İ’tizâl/bir şeyden
ayrılmak lâfızları/sözleri, haktan
uzaklaşmak sapmak, onu örtmek ve kabûl et***k,
ondan ayrılıb onu kabûl et***k ve yanlışa
saplanmak, ma’nâsında mecâz kabûl edilirse,
şu hak tefsîrden ayrılıp uzaklaşmak ve onu
kabûl et***k de, Mu’tezile mezhebinden olmakla
hak yol olan Ehl-i Sünnet’ten ayrılmak da bu
mecâzî ma’nâlar şumûlündeki (kapsamında)
fedlerden olan hakîkî ma’nâ olur. Ya’ni,
Mevlâna Hâlid kuddise sirruhû efendimiz,
Zemahşerî’nin, hem, şu doğru tefsîri inkâr
edib kabûl et***kle, hem de Mu’tezile
mezhebinden olmakla haktan ayrıldığını aynı
anda anlatmış oluyor. Böyle bir anlama ve
ma'nâ çıkarma tarzı hiçbir akıl ve ilim
sâhibince ve mezhebçe i’tiraz edilmeyecek bir
husûstur.Üçüncüsü: Hakîkat ile Mecâz’ın
cem’i[72] yoluyla:İnhirâf, inkâr ve
İ’tizâl kelimeleri, ister, Hakîkat-i
Lüğeviyye[73] olarak kabûl edilip, Ehl-i
Sünnet’ten sapmak, Ehl-i Sünnet’i inkâr
etmek ve Mu’tezile’den olmak ma’nâlarında
mecâz, şu doğru tefsîri kabûlden ayrılıp
uzaklaşmak, Onu inkâr ve ondan ayrılmak
ma’nâlarında ise hakîkat olsun, isterse,
Hakîkat-ı Örfiye[74] olarak, Ehl-i
Sünnet’ten sapmak, Ehl-i Sünnet’i inkâr
etmek ve Mu’tezile’den olmak ma’nâsında
hakîkat olsun, şu doğru tefsîri kabûlden
ayrılıp uzaklaşmak, Onu inkâr ve ondan
ayrılmak ma’nâlarında ise mecâz olsun, her
iki ma’nâyı da bir anda aynı seviyede
kasdetti.Bu, Hanefîlerin ve Cumhûrun
usûlü’ne uymasa da, bazı sınırlamalarla
beraber Şâfiî usûlü’ne uyar.[75] Mevlânâ
Hâlid de zâten Şâfi'î âlimlerindendir.
Öyleyse bu husûsta ona i’tiraz edilmez.
Dolayısıyla, Mevlâna Hâlid ve ondan şu sözü
aktaranlara saldıran zavallılar kendi
câhillikleri ve geri zekâlılıklarına
yansınlar. Dağları süsmeye kalkışmasınlar.
Başlarına ve başlarındaki nesnelere yazık
olur.
nurcu var hala mal mal konuşmayın !
buharlaşır. Zaten saçmalıkların kaderi
buharlaşmaktır. İsra: 81
BUNU HAZIRLAYANLAR HİÇ Mİ DÜŞÜNMEDİLER; BU
İNSANLAR BİNLERCE GENCİMİZİN BİRNLERCE
İNSANIMIZIN BELKİ DE AHİRETİNİ KURTARMALARINA
VESİLE OLMUŞLARDIR. GÜNÜMÜZDE EĞER CEMAATİN
AKSAYAN YÖNÜ VARDIR O Z...AMAN BİZLER DAHA
İYİSİNİ YAPAMIYORSAK NEDEN HEP BU YÖNLERİNİ
GÖRME EĞİLİMİNDEYİZ Kİ. PEKİ BUNU BİRTEK
BU YÖNÜNÜ ELE ALDINIZ KÖTÜ DEDİNİZ PEKİ
DÜNYA HAYATIMIZDA BUNUN BİNLERCE FAZLASI
KÖTÜLÜĞÜMÜZÜ NEDEN GÖRMEKDEN ACİZİZ VEYA
BUNLARI NEDEN ELEŞTİRMİYORUZ. LÜTFEN ÖNCE
KENDİNİZİ EŞELTİRİN DE EĞER YAPMAYA
GÜCÜNÜZ YETİYORSA DAHA İYİSİNİ YAPIN.
YOKSA LÜTFEN BU İNSLARDAN SEBEPLENEN
KARDEŞLERİMİZİN AKLINI KARIŞTIRMAYIN...
SELAMATLE
İÇİM BULANDIYSA GÖRDÜM Kİ KURANA
TERSMİŞ...SAĞOL HOCAM SANA ALLAH YETER
olmakla beraber kimse uzerine duşeni allah
rızası icin yapmalıdır diyorum nefsimize hoş
gelmese bile.metin ozbaldoktu kardeşimi şimdiden
tebrik ediyorum.allah razı olanlardan eylesin
bizleri.uyu...mayalım arkadaşlar sagduyulu
olalım abiler boyle diyor ustadlar şoyle
diyor.bırakalım bu hayal otesi gaybi bilgilerin
ozel olarak berdeye bakar gibi
yazdırıldıgını.elimizde furken gibi bir kitap
var kardeşlerim.gunde kırk defa fatihayı
okuyoruz.sıratın mustakim diyoruz belkide bu
cumlenin manasını bile duşunmuyoruz.rabbimiz
bizleri dogru yola ilet derken neyi istedigimizi
bilmek zorundayız rabbimiz nediyor bu istegimize
bakalım.ey kulum gercekten ne soyledigini ne
istedigini bilerekmi soruyorsun samimi isen al
sana ZALİKEL KİTAP.kardeşlerim yazar ve
cizerlerin yazılarını kitaplarını okuyalım
ama yuceltmiyelim.allah korkalım.nedir ya nurcu
suleymancı tarikatcı.nedir bunlar ya kabul
etmiyorum bu kavramları.rabbimiz bizim adımızı
kimligimizi belirlemişİŞTE.FUSSİLET SURESİ
33.musluman insanları allah.a cagıran salih
ameller işleyen ve ben muslumanlardanım diyenden
daha guzel sozlu kim olabilir demektedir.bendeniz
ayrımcılık yapmıyorum hepsi benim kardeşimdir
ama benim kardeşim furkanı olcu aldıysa benim
kardeşim dir.metin kardeşime tekrar tekrar
tşkrlr ediyorum.esselamu aleykum.
kurtarıp iman nurlarına ulaşmama vesile olan,
Kuranı kendine Üstad eylemiş,***acı yalnızca
İman ve Kuran hakikatlerini bildirmek olan ve bu
uğurda kendini hapishanelerde ve sürgünlerde
feda etmiş olan Üstadım Bediüzzaman Said
Nursi\'den Rabbim ebeden ve daimen razı olsun.
\"gözünü kapayan yalnızca kendine gece
yapar.\"